Zaman, bir anı başka bir anla kıyasladığımızda ortaya çıkan algıdır. Penceremizden caddeye baktığımızda, görüş alanımıza giren ilk araç ile ikinci aracı gördüğümüz an arasında bir süre olduğunu düşünür ve arada geçen süreye zaman deriz. İkinci aracı gördüğümüz anda, ilk aracın bilgisi zihnimizdeki bir bilgidir; o bilgiyi yaşadığımız anla kıyaslar ve zaman algısını elde ederiz. Bu kıyaslamayı yapmasak zaman da olmayacaktır.
Aynı şekilde, gece yatağımızda yatarken susamamız, kalkıp elektrik düğmesine basmamız, mutfağa ilerlememiz, bardağı raftan alıp içine su doldurmamız ve içmemiz; kısacası yatağımıza tekrar yatana kadar geçen süreç, yalnızca beynimizde yer alan bilgilerdir.
Zaman algıdan ibarettir ve tamamen algılayana bağlı, yani izafi/göreceli bir kavramdır. Zamanın göreceliğini rüyalarımızla açıklayabiliriz. Saatlerce sürdüğünü zannettiğimiz rüyalarımız, aslında birkaç dakika ya da birkaç saniye sürer.
Arkadaşlarımızla oturup, sohbet ettiğimizi düşünelim. Ne kadar süre birlikte olduğumuz konusunda, herkes farklı bir zaman süresinden söz edecektir. O halde zamanın akış hızıyla ilgili bilgi, algılayana göre değişmektedir.
A. Einstein ve İzafiyet Teorisi
İzafiyet Teorisi 20. yüzyılın en büyük fizikçisi olan Albert Einstein’a aittir. Görelilik kuramı olarak da isimlendirilen teoriye göre uzay ve zaman bir algıdır. Mutlak zaman yoktur; uzay ve zamanı algılamamız, bulunduğumuz yere ve hareketlerimize bağlıdır. Bir cismin hızına ve konumuna (çekim merkezine olan uzaklığına) göre, zaman hızlı veya yavaş geçer. Cisim hızlandıkça (çekim merkezlerinin yakınında) o cismin üzerinde zaman yavaşlar. Yani hız arttıkça zaman kısalır, sıkışır; daha yavaş işleyerek sanki ‘durma’ noktasına yaklaşır.
Einstein’ın çok bilinen ‘ikizler’ örneği ile açıklarsak: İkiz kardeşlerden biri Dünya’da kalır, diğeri ışık hızına yakın bir hızla uzay yolcuğuna çıkar. Uzaya çıkan kardeş, geri döndüğünde ikiz kardeşini kendisinden çok daha yaşlı bulacaktır. Bunun nedeni uzayda hızla seyahat eden kardeş için zamanın daha yavaş akmasıdır.
Bir cismin hızı gibi, konumu da zamanı etkiler. Genel Görelilik Kuramı, çekim merkezlerinin yakınında zamanın daha yavaş geçtiğini kanıtlar.
Ünlü fizikçi Stephen Hawking, bu gerçeği yine bir ikiz örneğiyle şöyle anlatır:
“Görelilik kuramı mutlak zamanı çöpe attı. Bir çift ikizi düşünelim. Diyelim ki ikizlerden biri dağın tepesinde yaşasın, ötekisi deniz yüzeyinde. İlk ikiz (yani dağın tepesinde yaşayan) ikincisinden daha çabuk yaşlanacaktır. Yani yeniden karşılaştıklarında öbüründen daha yaşlı olacaktır.” (Stephen Hawking, Zamanın Kısa Tarihi, s.54)
NASA: “Uydu Yörüngelerindeki Sapma İzafiyeti Doğruluyor, Einstein Haklı Çıktı”
Görelilik kuramının doğruluğu, iki bilim adamı; Ignazio Ciufolini ve Erricos Pavlis tarafından çeşitli ölçümler yapılarak kanıtlandı. NASA, projeye 600 milyon dolarlık bir bütçe ayırmıştı. NASA’nın yetkililerinden olan Erricos Pavlis, Einstein’ın, Dünya gibi büyük cisimlerin kendi eksenleri etrafında dönerken uzay ve zamanı büktüğünü söylediğini, kendilerinin de bundan yola çıkarak araştırma yaptıklarını belirtti. Araştırmanın sonucunda ölçüm yapılan uyduların yörüngesinde Dünya’nın dönüş yönünde yılda iki metrelik sapma belirlendi. Yani uydular yörüngelerinden yılda iki metre kadar dışa doğru itiliyorlardı. Bu, Einstein’ın uzay-zaman sürüklenmesiyle ilgili hesaplarıyla %99 uyumlu bir bulguydu.
Einstein, uzay-zamanın maddeden ayırt edilemeyeceğini, maddi cisimlerin varlığıyla koşullandığını ve güçlü çekim gücü yaratan cisimlerin yakınında uzayın ‘eğrildiğini’ iddia etmişti. Einstein’ın teorisi şimdiye dek birçok açıdan doğrulandı…
Tüm bu bilgilerden çıkan sonuç, zamanın algı olduğu gerçeğinin bir kez daha kanıtlanmış olmasıdır. Ve bu gerçek, yüzyıllar önce Kur’an’da haber verilmiş bir bilgidir.
Kuran’da ‘Zamanın Göreceliği’
Modern bilimin bulguları-materyalizmin aksine- zamanın mutlak bir gerçek değil, göreceli bir algı olduğunu gösterir. En ilginci de, 20. yüzyıla kadar -bilim çevreleri de dahil- bilinmeyen bu gerçeğin, bundan yaklaşık 14 yüzyıl önce indirilen kutsal kitabımız Kur’an’da bildirilmiş olmasıdır. Modern bilimce doğrulanan, zamanın, yaşanan olaya, mekâna ve koşullara göre değişen bir algı olduğu gerçeğini Kur’an ayetlerinde görebiliriz. Örneğin ortalama 60-70 yıl süren bir yaşamın gerçekte çok kısa olduğu Kur’an’da birçok ayetle haber verilir:
“Sizi çağıracağı gün, O’na övgüyle icabet edecek ve (dünyada) pek az bir süre kaldığınızı sanacaksınız.” (İsra Suresi, 52)
“Gündüzün bir saatinden başka sanki hiç ömür sürmemişler gibi onları bir arada toplayacağı gün, onlar birbirlerini tanımış olacaklar…” (Yunus Suresi, 45)
Kur’an’da, insanların zaman algılarının farklı olduğuna, gerçekte çok kısa olan bir sürenin çok uzunmuş gibi algılanabileceğine de dikkat çekilir:
“Dedi ki: ‘Yıl sayısı olarak yeryüzünde ne kadar kaldınız?” Dediler ki: “Bir gün ya da bir günün birazı kadar kaldık, sayanlara sor.” Dedi ki: “Yalnızca az (zaman) kaldınız, gerçekten bir bilseydiniz.'” (Müminun Suresi, 112-114)
Zamanın ortama göre farklı bir akış hızıyla geçtiğini bildiren bazı ayetler şu şekildedir:
“… Gerçekten, senin Rabbinin Katında bir gün, sizin saymakta olduklarınızdan bin yıl gibidir.” (Hac Suresi, 47)
“Gökten yere her işi O evirip düzene koyar. Sonra (işler,) sizin saymakta olduğunuz bin yıl süreli bir günde yine O’na yükselir.” (Secde Suresi, 5)
Zamanı ve mekanı yoktan yaratan sonsuz ilim sahibi Allah’tır. Bu nedenle O’nun Katında geçmiş, gelecek ve şu an hepsi birdir ve hepsi “bir göz kırpma” süresi kadardır; bir andır. Yüce Allah, zamanın her anını zamansızlıkta tespit etmiş ve yaratmıştır. Bizim için yaşadığımız ve yaşayacağımız olayların tümü, zamana tabi olmayan Allah’ın bilgisinde ve O’nun hakimiyetindedir.
geçmişe gidebilirsin ama ama gideceğin zamanla şu anki nokta arasında bağlantılar olması gerekiyor gidceğin geçmiş zamana dair uzaydaki partiküler yokolmusa bi karadelik herşeyi süpürmüşe geçmişe gidemezsin zamanda yolculuk ışık hızına bağlı değil madenin atom altı enerjisine bağlı yani madenin en küçük birimine parçacığına ulaşman gerekiyor
ayştayn nerden biliyo ışık hızını ikizlerden biri ışık hızında gidince daha geç yaşlanıyormuş ışık hızı gibi bizim algılamamız imkansız olan bi olayı ve göreyemiceğimiz kadar bize uzak gerçekleşen olayları bunları gözlemleyecek makinalar bile yoken ayştayn bunu nasıl bilecek sadece teori bunlar ayştayn heşeyi bilen adam değil bence ama nikola tesla çok zeki bi adam
dağda hız nedeniyle, bağda çekim nedeniyle zaman yavaşlar, dolayısıyla dağdaki ile bağdaki arasında yaşlanma itibariyle fark olmaz
Hayır gidilemez. Aynı zamanda ulaşılabilecek en yüksek hız ışık hızıdır demiştir. Işık Hızında giden aracın içinden ışık hızında giden birşey atıldığında yine ışık hızında hareket edecektir. Yani zaman sadece yavaşlar geriye gitmez.
Einstein ”ışık hızına yaklaştıkça zaman yavaşlar ışık hızında zaman durur.”demiştir.
Peki,
O zaman ışık hızını geçersek zamanda geriye yolculuk edebilirmiyiz
sen kaçıncı sınıfsın ben 7. sınıfım
zamanın olusumundakı etkenler nelerdır
Bunun bir de türkçesini söyler misin?
ya arkadaslar size bisey soracam bu kuranı okuyanlar bu kdar aptalmı ku einstein a bu kadar un ve onem kazandiran seyı sozde kuranda apacik ortadayken göremiyorlar yoksa buda alahın bi hikmeti mi ola :))
hawking sadece çekim merkezine vurgu yapıyor dağ ve deniz seviyesi kolay algı için verilmiş kuramsal gerçekliğini aramak saçma yaşam süresini etkileyen çok fazla şey var ( oksijen, nem, sıcaklık v.s.) hızın etkisinden bağımsız ve diğer tüm etkilerden bağımsız ( fizik sorularında vardır ya havanın sürtünmesini yok sayılacak gibi ) kütle ile bağımlı bir kuramı tarif ediyor, düşünerek lütfen. Birde merak ediyorum, evrenin oluşumu netleşir ve ispatlanırsa yaradılışçılık ne yapacak, herşeyi zorla***** kendi anlayışlarına uyarlamaya çalışanlar bunudamı uyarlayacaklar acaba (ve nasıl ), şimdiden hazırlanın sonra hazırlıksız yakalanmayın: Gerçi siz bilmediğiniz bir şeye nasıl hazırlanacaksınız, önce birileri buluyor, sonra siz, ha biz zaten bunu demek istemiştik şeklinde oluyorsunuz, ayıptır yapmayın.
Neyin peşindesiniz değişikler
o ünlü düşünürün teorisini nasıl da çürütmüşsünüz. siz de bu zeka varken hiçbir bilim adamı daha kalem oynatmaz.
zaman bu kadar basit anlatılacak kadar düşmedi
ömür dediğin bir gündür oda bugündür
nerenizle okuyup nasil yorumlar yapiyosunuz anlamiyorum ki.. biri evereste yasayan 120 sene yasiyor sahilde yasayan 80 yil yasiyor cocuklar bile bilir bunu gibi bisey yazmis.. digeri zamani 2 boyut bilyoruz demis ileri-geri demis, ileri-geri tek boyuta olur arkadasim.. zamani goreceliliginin kur’anda yazmasinin ya da isaret edilmesinin de hicbir siradisi yani yoktur diye dusunuyorum.. cunku gorecelilik zaten dusunerek de ulasilabilcek bisey fakat uzay-zaman dokusu uzerinden bu isi ispatlamak herkesin harci deildir..
evereste insanlar 120 140 sene yaşıyor sahilerde 70 80 sene çocuklar bile bilir bunu
haklısınız ama bişeyi unutmayalım. kütle çekimiylede zaman yavaşlar. yani hızın her ne kadar etken olduğunu düşündüyseniz, kütleninde o derece etken olduğunu düşünmelisiniz. HIZ : Hız zaman bağıntısı Dt : Karekök [1-(v^2/c^2)] yani bu şu: deniz yüzeyindeki ikizin merkezkaç hızıyla, dağdaki ikizin arasındaki fark ortalama Dv: [ 2 x pi x r2 (7500) – 2 x pi x r1 (6300) ] / 24 sat : 393 km/sa tir. t: Karekök [ 1- (393^2/1080000000^2)] = 1,0000000000000000000 yani Dt = 0 gibi bir etki sağlarken!!!!!!
—————————————————————————-
GRAVİTASYON etkisiyle kuvet = enerji oda : F=(G x m1 x m2) / r^2 kısacası denizdeki ve dağdaki ikizlerin Graviteye maruz kalmaları arasındaki fark : DF= 12393354910000 NEWTON luk bir güçtür. buda 70 yılık bir sürede 15 yıla denk gelen bir etkidir.
Yani her ikisininde etkisi vardır dünya yüzeyindeki hız % 0 a yakın etki sağlarken, dünya yüzeyindeki çekim kuvetinin etkisi % 20 civarıdır.
Her şey yalan, gerçek olan Alah olduğuna göre aslında böyle bir sıralamada bizim yalancı dünyamızın bir aldatması olabilir mi? Bence öyle! Belki de bir eşzaman yaşam düşünmek bizim sınırlı, zamana ve mekâna bağımlı aklımıza daha uygun olur. Yani, fikir oluşturmak için söylüyorum kalu bela da secde edenlerin, etmeyenlerin aynı anda dünyada inkârcı veya itatkâr yan karede ise cenete veya cehenemde ikamet etmesi neden olmasın? Bu durumda da bize bu dünyada zamanı boyut olarak bahşeden Alah, diğer âlemde onu karşımıza farklı bir şekilde çıkarabilir. Bu olayların aslını bilmek ise tasavuf edebiyatında, hiç okumamış bir uzman olan Salih baba’nın;
“Cismi teceli tur’u, onda buldu zuhuru”
Dizelerin de saklı gibidir. Nühsa-i Kübra, Ahsani takvim gibi yüce isimlerle yani yaratılanların en mükemeli, kübranın, en büyüğün nüshası diye Cenabı Alah tarafından zikredilmiş Salih kul mertebelerine yükselenler acaba Tur dağındaki kelimulah olaylarını gönülerinde mi yaşıyorlar? “Benim Salih kulumun konuşan dili benim dilimdir” durumundaysalar ya da Kehf suresinde ki gibi “ya Musa Ledüni ilimi verdiğimiz kularımdan bir kula buluş ki öğrenesin” dediği bizim adını Hızır koyduğumuz kular ne kadar biliyorlar?
Biz her ne kadar ilahi olaylar üzerinde düşünsek de, gerçek kârın tanımaya çalıştıkça âşık olacağımız Rabimizi düşünmek olduğunu biliyoruz.
Cern’de yirmi yedi km dairevi bir tünel yapacaksınız, parçacıkları çarpıştıracaksınız ve yaratılışın ilk anını izleyeceksiniz.
…
“Kün fekân”ın sırına ermek ne hacet bizlere
Aşka ermektir muradım nâm u nişan istemem
…
Salih baba
Künfekan = Ol ve yok ol emri ilahisi
Yanlış anlaşılmasın, bu işler gereksiz demiyor, bu işlere Alah’ı tanımak için dalalım diyor. Tanıyalım ki âşık olalım.
Cern’de ki gayretler taktire şayan, desteklenmesi uygun olan çalışmalardır. Bunlar zekâları ile seçilmiş, seçkin kere seçkin insanlardır. Ama daha Cern tesisleri inşa edilmeye bile başlamadan önce, on üç milyarın hesabının, milyonlara inerek, neredeyse kati, kesin olduğunu yayıyorlar. Bütün her şeyin tohumunun bu olduğunu idia edercesine ve dehşet verici bir heyecanla, şimdi ise yaratılışın daha kesin ayrıntılarını ortaya çıkaracaklarını söylüyorlar. Bu kadar keskin zekânın hep bir ağızdan histeriye kapılmış gibi söylediklerini dinlerken, bu zekânın yanın da eksik kalan bir şeyler mi var acaba? Şeklinde düşünmemek elde değil.
Ruhumuzun yaratıldığı ilmi ezeli görebilseydik, ezel zanederdik. Başlangıcı olmayan bir sonsuzluk çizgisinden seyreden zaman çizelgesi gibi! O zaman varlığı meydana çıkan Ruh’un, kaynağı olduğu, his, duygu ve sezgilerimizi, acaba yeterince zekâmızın, aklımızın desteğine verebiliyor muyuz?
Eğer o kadar akılıysanız o koltukta hawking değil siz oturuyor olurdunuz. Şurada yazılmış kısacık fizik yazısından yola çıkıp yorum yapma cahiliğinde bulunmayın. Gidin adam gibi ciltlerce fizik kitabını yutun ondan sonra gelip ahkam kesersiniz…
dogru hawkingin soylediginin tam tersi olur,everst tepesinde veya dagda yasayan daha geç yaslanir,yercekimi kuvetinden daha uzakta oldugu için,Daga cikmayi uzaya gitme, veya dunyanin yercekiminden ayrilmasi gibi dusunmemis,yanilmis
Ben Hawking’in yanılmadığını düşünüyorum.Dağın tepesinde yaşayan ikiz kardeş,Dünya’nın merkezinden,deniz seviyesinde yaşayana göre elbete zamanı daha yavaş geçmesi gerekir.Fakat Dünya’nın elektromanyetik alan çekim gücü merkeze yaklaştıkça artacağından dolayı fotonlar daha yavaş hareket ederler ki buda “zamanın yavaşlaması” anl***** gelir.Tabi şunu da eklemek isterim ki her dağ veya deniz seviyesinde bu aynı olmayabilir.Stephen Hawking bunu hesapladı mı , hesapladıysa neye göre hesapladı tabi bunlarda önemli aslında yinede net birşey söylemek mümkün değil şu anda.
cizgisel hızdaki artış zamanın mili saniye yavaslamasına bile neden olamayacak kadar küçük bir artış. einstein hız artıkca zaman yavaslar ve ısık hızına ulasıldıgında zaman durur diyor ama bu ancak ısık hızına yakın hızlarda tespit edilebilecek bişey. Stephen Hawking ise cekim merkezlerinin yakınlarında yani cekim kuveti artıkca zaman yavaslar diyor. Deniz yüzeyinde cekim kuveti dağ tepesine göre daha fazladır. Ancak aradaki fark gene gözle görülür herhangi bir deneyle kanıtlanabilir bir fark değil. zamanda yavaslama ancak güçlü cekim gücü olan alanlarda gerceklesebilir. sonuc olarak Stephen Hawking nasıl kanıtlamıs ben de anlamadım. aynı zamanda da benim düsüncem zamanda yavaslama değil sapmalar oldugu yönünde. biz zamanı 2 boyuta ele alıyoruz “ileri – geri”. ama zamanın sag-sol, yukarı -asagı gibi yönlerini bilmioruz. bence hız artıkca zamandaki yavaslama, zamanda boyut yön değistirmelerden yani sapmalardan dolayı gerceklesmekte…
vay be kendimi bilimsel tartışmanın ortasında sandım biran 🙂
hawking sanki biraz yanılmıs gibi geldi bana cünkü verdiği ikiz kardes örneğinde bi yanlışlık var ! bi kere yükseğe çıkıldıkça dünyanın cizgisel hızı artar ve hız artıkça zaman yavaşlar peki nasıl oluyorda dağın tepesinde daha fazla hıza sahip kişi deniz seviyesindeki birinden daha çok yaşlanmış oluyor ?? :S
hawking’ in sözü bana biraz saçma geldi çünkü yükseğe cıkıldıkca dünyanın dönme hızı artar ve zaman hız artıkça yavaşlar peki bu dağda yaşayan ikiz kardeş nasıl oluyorda deniz seviyesinde yaşayan kardesden daha cok yaşlanmış oluyor ? :S
yorum zorlama olmuş