DTP eşbaşkanı Ahmet TÜRK, DTP Muş milletvekili Sırrı SAKIK ile birlikte katıldığı bir televizyon programında, oturum yöneticisinin, DTP’li Emine AYNA’nın, “yerel seçim sonuçları bu coğrafyanın adını koymuştur. Bu coğrafya Kürt coğrafyasıdır” mealindeki söylemini hatırlatarak, “Bu konudaki düşünceniz nedir? sorusuna cevaben, belli bir sıkıntı duyarak ve biraz da mecbur kalarak, “Evet kabul ediyorum. Arkadaşımız haddini aşan bir cümle sarf etmiş” demişti.
Başından beri TÜRK ile AYNA arasındaki bilinen çekişme ve rahatsızlık, TÜRK’ün vermek zorunda kaldığı bu cevap ile daha da derinleşmiş ve bu konu, sadece televizyon ekranlarında kalmayıp, ilk bir araya gelişlerinde aralarında tartışılmıştır da muhtemelen. Ve kuvvetle muhtemeldir ki TÜRK; “Ne yapayım mecbur kaldım. Evet, o coğrafyanın adı Kürdistan’dır mı deseydim” diyerek, bir anlamda AYNA’dan kendisine anlayış göstermesini istemiş ve ortaya çıkan yeni tartışmayı, böylece tatlıya bağlamaya çalışmıştır.
“Haddini aşan bir cümle!!!”.
Oysa, “Kürdistan”, “Kürt coğrafyası” gibi ifadeler, ilk kez AYNA tarafından kullanılmadı ki! Bu ifadeleri DTP’li milletvekillerinin, belediye başkanlarının neredeyse tamamı, özellikle yurt dışındaki ve bölgedeki etkinliklerinde olmak üzere çeşitli platformlarda sıklıkla ve uzunca bir süredir kullandılar, kullanıyorlar.
Yine, AYNA’nın yanı sıra, Aysel TUĞLUK ve eski DEP’li Leyla ZANA da, adına “Kürt sorunu” denilen bu sorun ile ilgili olarak; “Kürt sorunu sadece Türkiye’nin değil, Kürtlerin yaşadığı tüm coğrafyaları kapsar, dolayısıyla bu sorun Ortadoğu sorunudur” dediler. Onlara göre bu sorun, İran, Irak ve Suriye’de de vardır ve çözülmelidir. Ne demektir bu kısaca; “Siz bu sorunu Türkiye’de çözseniz dahi, diğer ülkelerde de çözmediğiniz sürece sorun bitmez, devam eder” anlamındadır.
Kısaca amaç; “TÜRKİYE-SURİYE-İRAN-IRAK’ı kapsayan ve dört parçadan oluşan bir Kürdistan”dır ve bu nedenledir ki; PKK içinde bu ülkeler kökenli önemli sayıda ve hatta lider veya sorumlu sıfatına haiz teröristler bulunmaktadır.
Bu nedenledir ki; Suriye veya İran kökenli örgüt mensuplarının cenazeleri güvenlik güçleri tarafından ailelerine teslim edilirken, DTP’li yetkililer de bu işlem esnasında bizzat hazır bulunurlar, hatta araç tahsis ederek sınır kapısına kadar ailelere eşlik ederler.
Bu nedenledir ki, bu diğer üç ülkeden örgüte katılıp hayatını kaybedenler için “Şehidimiz” ifadesini kullanırlar.
Ve bu nedenledir ki; Doğu ve G.Doğu bölgelerimizi “KUZEY KÜRDİSTAN”, Irak’ın kuzeyini “GÜNEY”, İran’ın batısını “DOĞU”, Suriye’nin kuzeydoğusunu da “GÜNEYBATI KÜRDİSTAN” olarak adlandırırlar. Dikkat ederseniz PKK ve DTP için, Barzani ve Talabani’ye bağlı KDP ve KYB; “Güneyli güçler”dir ve ZANA, hiç çekinmeden “Bizim liderlerimiz; Öcalan, Barzani ve Talabani’dir” demiştir.
Şimdi, yukarıda belirtilen hususlar ile ilgili olarak Ahmet TÜRK’e; “Bütün bunlar da “haddini” aşan söylem, adlandırma ve yaklaşımlar mıdır? Yoksa …!” diye sormak gerekir, canlı yayınlarda. Çünkü, canlı yayınlar önemlidir, kaçış yolu bırakmaz. Çünkü DTP’liler, genellikle kendi iç bünyelerinde ve özellikle yurt dışlarında çoğu zaman farklı düşünüp davrandıkları halde, Türkiye genel kamuoyu karşısında hep farklı tavır sergilemişlerdir bugüne kadar.
Bu nedenledir ki sorun’un adı, gerçek manada bir türlü ortaya konulamamıştır.
Sorun; Öcalan’ın özgürlüğü müdür, anadil midir, kültürel haklar mıdır, özgür yaşam koşullarının iyileştirilmesi midir? “İç içe” midir, yoksa “Yan yana” mıdır istenilen, arzu edilen yaşam? PKK mıdır, PKK’lı aileler midir? Türkiye’deki Kürtler midir, yoksa tüm Ortadoğu’yu mu kapsar bu sorun. Çapı ve içeriği nedir?” net olarak bütün çıplaklığıyla ortaya konulmalıdır.
Tek parça, yani “Türkiye” midir amaç, yoksa “dört parçada Kürdistan” mıdır asıl niyet!!!
DTP samimi olmalıdır. Ne düşünülüyor, ne amaçlanılıyor, gerçek niyet ve talepler nelerdir bilinmeli ve bunun üzerinden tartışılmalıdır artık sorun. Eğer gerçekten bir çözüm isteniyor ve gerçekten “kan” tehdidi üzerinden bir “dayatma” yapılmıyor ise.
Ali KIRCA’nın programına çıkan 14 yaşındaki çocuktan almayalım “gerçek amacı”. Canlı televizyon yayınlarında Ahmet TÜRK’ten mecburiyetten de olsa almayalım, almaya gerek duymayalım “nelerin haddini aşıp, nelerin aşmadığını”…
Sabahattin Talu
sabahattintalu@gmail.com