Öncelikle hükümetimiz halkın gözünde itibarını artırmak için, şike yaptığı alenen ortada olan kişileri içeri tıkıverdi. Toplumumuz “Vay be! Ülkeye adalet geldi. Bu hükümet diğerleri gibi değil” cümlesini hayatına yerleştiriverdi. Yani istedikleri oldu. Halkın gözünde bir basamak daha yükseldiler. Günlerce içerdekilere tek bir söz hakkı tanımadan yaygaralar koparıldı. Avrupa’dan bile Şike Operasyonu’na destek geldi. Daha sonra mı ne oldu? Ortalık birazcık sakinleşince “Yahu kardeşim biz ne yapıyoruz? İçerdekiler bildiğimiz gariban halk değil ki. Bunları içerde tutmanın mutlaka bizlere zararı olur. Hele hele Aziz Yıldırım için kesinlikle bir şeyler yapmalıyız.” Dediklerine yüzde yüz eminim. Eee kardeşim içerde tuttuğun hakkını aramayı bilmeyen halk değil ki, sadece elinde sepetiyle limon sattığı için zabıtalar tarafından öldüresiye dövülen Limoncu Hasan hiç değil. Yani kolay lokma değil ki yutasın. Hemen gizliden geri vites yapıverdiler. Nasıl olduğunu anlamadan, süratli bir biçimde şike yasasında yeni değişiklikleri öngören yasa taslağı ortaya çıkıverdi. CHP, AKP ve diğerleri şikeden en çok zarar gören Fenerbahçe’nin oy potansiyelini düşünerek yasa taslağına destek verdiler. Şimdi içinizden biri “Şamil Tayyar ve Abdullah Gül’ü unutuyorsun” diyecek.
Bizim yaşadığımız yerlerde küçük küçük tekstil atölyeleri vardır. Atölye sahipleri genellikle ikiyüzlü takılırlar. Örneğin; iki kardeş eğer atölyenin sahibiyse, birisi iyi diğeri kötü patronu oynar. Bu, işçileri sömürmek için uygulanan çok basit bir metottur. İşçiler, patronlarının oynadıkları oyunu bilmez mi? Bilirler ama bilmemezlikten gelirler. Çünkü gidebilecekleri başka yerleri yoktur, işverenlere muhtaçtırlar. Bu örnekle Şamil Tayyar ve Abdullah Gül’ün ne alakası mı var? Kötü patron-iyi patron dengesi nasıl varsa, muhalif düşünce-yandaş düşünce dengesi de vardır. Muhalefeti kendi sorunlarıyla boğuşan CHP’YE bırakmak yerine kendi içinde yaparak hem iktidar hem de muhalefet vazifesini yüklenmek çok akıllıca değil midir? Bu yöntemle CHP’de yavaş yavaş erimeye başlar.
Peki ne için Şamil Tayyar ve Abdullah Gül muhalif olarak seçildi? AKP’nin Cumhurbaşkanı olarak Abdullah Gül’ü atamasından sonra Cumhurbaşkanlığı makamı değerini gün geçtikçe yitirmeye başladı. Cumhurbaşkanı eline ne geçiyorsa imzalıyor bu durumda “Kukla Cumhurbaşkanı” sözünün kulaktan kulağa yayılmasına sebep oluyordu. Bu durumun önüne geçebilmek için Şike Yasası(Benim tabirimle Azizi kurtarma operasyonu) kaçırılmayacak bir fırsattı. Abdullah Gül’ün itibarı kurtarılacak, “Cumhurbaşkanı’nın da fikri varmış” denilecek ve bu sayede halkın önünde itibarı kurtarılacaktı. Nasıl oyun ama? “Şamil Tayyar ne için muhaliflik yapıyor. Onun derdi ne?” sorusunu yöneltmekte çekinmeyiniz. Efendim bu konuda kesinlikle “şu nedenden oldu” diyemem. Sadece tahmin yürütebilirim. Abdullah Gül’ün muhalefetiyle halkı inandıramayacağını tahmin eden hükümet Şamil Tayyar’a ilerisi için bir vaatte bulunarak kukla muhalefet görevini üstlenmesini sağlayabilir. Bakın emin değilim. Bu sadece geçmişten aldığım derslerin verdiği tecrübeyle yaptığım bir tahmindir. “Eğer şike yasası onaylanırsa istifa ederim” diyen Şamil Tayyar söylediğini yapar ve istifa ederse onun için iki sayfalık bir özür metni yayınlarım.
Sözü fazla uzatıp da kafanızı yormaya niyetim yok. Şike Yasası (Aziz’i Kurtarma Operasyonu) tekrar Cumhurbaşkanı’na gönderilecek. Birileri çıkıp birkaç göstermelik muhalefeti daha yapacak. Daha sonra olayla durulunca hayat normale dönecek. Aziz Yıldırım’a verilebilecek en düşük ceza verilecek. Fenerbahçe taraftarına gelecek seçimlerde kime oy vereceği çaktırmadan gösterilecek. Bizim Limoncu Hasan zabıtalardan dayak yemeye devam edecek. Büyük balık-küçük balık dengesi tekrar kurulacak. Ülkemde adalet de böylece sağlanmış olacak.
Yine kavgası çok yapılan bir konu. Görünen köy kılavuz istemez.
Sayin Dan elestirilerinizin bir bölümünü hakli buldum. Siyaset arenasinda böyle seyler olabiliyor. Ak Parti bu konuda kesin olarak iyi bir sinav veremedi, dogru. Ancak Cumhurbaskani ve Samil Tayar ile ilgili analizler tamamen fantazi…
Dahasi, sayin samil Tayar(Öyle cok begendigim birisi de degildir) referanduma gidilir ve mileten onay alirsa istifa ederim demistir. Siz bunu meclisten gecerse istifa ederim seklinde sunmusunuz. Bu heme kocaman bir yalan ve hem de ayip. Bir yazinin etkili olmasi icin yalan söylemek yeterli degildir. Yalaninizi savunmaniz da lazim.
Baki Selamlar
Yine iyi bir eleştirel yazı çıkarmışsınız sayın Daşdan. Bu ülkede hiçbir zaman şu iki şey olmadı: Biri tam bir adalet, ikincisi de hakça paylaşım… Bir yanda dolar milyarderleri, diğer yanda ekmek parası için limon satanlar veya daha da beteri konteynırlardan yemek artığı ve ekmek toplayanlar… Gözlerine at gözlüğü takanlar da çok bu ülkede ve siz derdinizi çok zor anlatırsınız; iyisi mi yine Dimitri’ye yazınız 🙂 Selamlar.