“Bu hayatta sorunsuz bir yaşam mümkün olmayacaktır.” Sözünü kim söylerse söylesin, hepimiz tarafından kabul görse gerek. Asıl mutluluk sorunsuz bir yaşam değil, sorunların üstesinden gelebilmektir. Çünkü biliyoruz ki, hayatın problemleri ne bizim için, ne de bir başkası için bitmeyecektir, tam aksine gittikçe daha karmaşık bir yapı alacaktır. Günümüz dünyasında genel olarak ekonomik, sosyal ve demokratik haklarda iyileşme ve gelişmeler olmasına rağmen bireysel ve toplumsal sorunlar çoğalarak girift bir yapıya kavuşmakta ve içinden çıkılmaz bir hal almaktadır. Peki bunun nedeni /nedenleri nelerdir?…
Bunun altında yatan nedenler; güç ve ihtiras mücadelesi ve başkasına hayat hakkı tanımama bencilliğidir. Dünya kaynaklarının eşit olarak değil de, çok büyük bir oranda dünyaya şekil veren güçler tarafından paylaşılması uluslararası dengeyi bozmakta; bireysel olarak ta, aramızdaki sevgi tohumlarının yok edilmesi ; sanayileşme ve modernizm arasında sıkışıp kalan insanoğlunu sanal idollerin kölesi haline sürüklemiştir. Bunun sonucu doğal olarak ülkeler düzeyinde savaşlar, ekonomik ve enerji krizleri toplumsal ve bireysel bazda da aile, göç, yoksulluk, suç ve psikolojik sorunlar ortaya çıkmaktadır.
İşte burada sosyal hizmetler devreye girmektedir. Sosyal Hizmet; kişi ve ailelerin kendi bünye ve çevre koşullarından doğan veya kontrolleri dışında oluşan maddi, manevi ve sosyal yoksunluklarının giderilmesini, sosyal sorunların önlenmesi ve yaşam standartlarının iyileştirilmesini amaçlayan programlı hizmetler bütünüdür. Bugün ülkemizi ilgilendiren sorunlardan biri de, gittikçe artan boşanmalar.
Örnek Olay: X Bayan Y Baya aşık olur, hayat her ikisi için de toz pembedir. Bir çok şeyi görmek istemezler, ayakları yere basmaz. Evlenirler. Çocukları olur. İlk başlarda her şey çok güzel gitmektedir. Ancak zaman geçtikçe hayatın zor koşulları önlerinde bir dağ gibi belirir, çiftler birbirini anlamak ve değer vermek yerine birbirine çarpan iki top gibi uzaklaşırlar. Çocuklar çoğu kez ebeveynlerinin kavgalarına şahit olurlar ve buna bir anlam veremezler. Asıl darbeyi alan çocuklar anne –babalarının kendileri yüzünden kavga ettiklerini düşünerek onları üzmemeye, daha sessiz olmaya ama aslında örtülü depresyona doğru yol almaktadırlar. Ailedeki duygusal ve sözlü iletişim kilitlenmiştir. Bay nasıl hareket edeceğini bilememektedir, eşini ihmal eder, yuvası artık onun için kuponlarla oynanılan bir oyun alanına döner, ailesinden eşine karşı olumsuz pekiştireç alır, üstüne üstlük ekonomik koşullar sorunları iyice içinden çıkılamaz hale getirmiştir. Ortaya çıkan tablo: Ailesi ve çevresinden destek alamayan hayatlar, ihmal ve değersizleşmenin ürünü bir yuva, bunun sonucu boşanma yada intiharın eşiğine varan tükenmiş hayatlar…
Sosyal Hizmetin amacı kişiye balık yerine balık tutacak malzemeyi vermek ve tutmayı öğretmektir. Yukarıda örneği verilen aile yeterli destek alsaydı bir yuva dağılmayacak çocuklar beyinden vurulmuşa dönmeyecekler ve yarınlara umutla bakacaklardı. Şunu unutmamak gerekir ki, yarınlarına umutla bakacak fertleri olmayan toplumlar zaten yarışı baştan kaybederler. Çünkü sorunlarının çözülmemesi onları sürekli depresif bir yapıda bırakacak, depresyonda olan kişi ise hep tükenmişlik ve çöküntü halinde olduğu için toplumsal üretime katılamayacak ve bu durum ülke ekonomisine ciddi bir darbe vuracaktır. Günümüzde devletlerin, depresyonla etkin mücadelenin yollarını ciddi bir şekilde araştırmanın nedenlerinden birisi de depresyondaki bireylerin artması ve bu bireylerin üretime katılamamalarıdır. Üstelik üretime katılamayan bu bireylerin hemen hepsi üretken yaştadır.
Sosyal Hizmet, bireyi tüm yönleriyle değerlendirir, bu yüzden gereksinimlerini karşılama ve sorunlarını çözme yeteneklerini arttırarak yaşam kalitesini yükseltmek, özgür ve mutlu bir yaşama sahip olmalarına yardım etmeyi amaçlamıştır. Sorunları çözme yeti ve yetenekleri gelişen birey, zorluklarla karşılaştığında kendini güçlü hissedecek, kontrpiyede (kararsızlık) kalmayacak başına gelen olumsuzluklar karşısında yılmayacak her seferinde daha da güçlenerek çıkacaktır. Bunun aksinde olan birey ise mücadele azmini kaybettiği için biyolojik, psikolojik ve sosyal açıdan yaralar alacak ve bu yaralar tedavi edilmezse kangren halini alacaktır. Bu yüzden olaya geniş açıdan bakıldığında Psikiyatrik rahatsızlıkların büyük çoğunluğunun kişi ile sosyal çevresi arasındaki uyumsuzluklardan kaynaklandığını söyleyebiliriz.
Geniş perspektiften bakıldığında, sosyal Hizmetlerin bireyin sorun çözme kapasitelerini arttırarak aslında toplumsal psikolojiyi düzelttiğini, ekonomik kalkınmaya destek olduğunu, sosyal refahı sağlayarak özgür ve demokratik hayata perde açtığını görürüz.
Ekonomik, sosyal, sağlık, eğitim, inanç ihtiyaçları karşılanan birey elbette kendisini mutlu hissedecek bu mutluluk öncelikle ailesi, çevresi ve tüm topluma cansuyu katacaktır. Böyle bireylerin olduğu toplumlarda doğaldır ki, psikolojik sorunlar en asgari düzeye inecektir. O halde şunu rahatlıkla söyleyebiliriz: Sosyal Hizmetler kişi ile yoksunlukları arasında bir köprü vazifesi görerek ileride oluşabilecek psikolojik sorunları da engellemiş olmaktadır. Yani Sosyal hizmetler toplumsal sağaltımla tedavi sürecine katılarak içten içe bireylerin ruhsal travmalara esir olmalarının önüne geçmektedir..
Son olarak, mutlu bireyler toplumsal sorunların az olduğu devletlerde yaşar, sorunların azaltılması ise; Sosyal Hizmetleri etkili ve verimli bir sosyal refah aracı olarak kullanan siyasi otoritelerin becerileriyle mümkün olacaktır.
Ahmet KARA
Sosyal Çalışmacı