Bilim, evreni ve içindeki varlıkları incelemenin ve Allah’ın sanatındaki kusursuzluğu, yaratışındaki üstünlüğü keşfederek insanlığa açıklamanın yoludur. Yüce Allah, samimi inananların gökleri, yeri ve ikisi arasındaki her şeyi detaylarıyla araştırmalarını, bilimsel gerçekleri öğrenmelerini birçok Kur’an ayetinde öğüt verir.
Bakmıyorlar mı o deveye; nasıl yaratıldı? Göğe, nasıl yükseltildi? Dağlara; nasıl oturtulup-kuruldu? Yere; nasıl yayılıp-döşendi?.. (Gaşiye Suresi, 17-21)
Şüphesiz, göklerin ve yerin yaratılmasında, gece ile gündüzün art arda gelişinde, insanlara yararlı şeyler ile denizde yüzen gemilerde, Allah’ın yağdırdığı ve kendisiyle yeryüzünü ölümünden sonra dirilttiği suda, her canlıyı orada üretip-yaymasında, rüzgarları estirmesinde, gökle yer arasında boyun eğdirilmiş bulutları evirip çevirmesinde düşünen bir topluluk için gerçekten ayetler vardır. (Bakara Suresi, 164)
Kur’an bilimsel ve matematiksel yönden birçok mucize içerir. Bu özel mucizelerin yanı sıra, birçok Kur’an ayetinde Yüce Allah, iman edenlerden, tanık oldukları yaratılış delillerini incelemelerini, olağanüstü yaratılış ilmini öğrenmelerini ve üzerinde düşünmelerini ister.
Onlar, ayakta iken, otururken, yan yatarken Allah’ı zikrederler ve göklerin ve yerin yaratılışı konusunda düşünürler. (Ve derler ki:) “Rabbimiz, Sen bunu boşuna yaratmadın. Sen pek yücesin, bizi ateşin azabından koru.” (Al-i İmran Suresi, 191)
Bilim, üstün güç sahibi Allah’ın yarattıklarını incelemek için vardır. Kur’an, insanları bilimsel araştırmalar yapmaları yönünde teşvik eder; “İşte bu örnekler; Biz bunları insanlara vermekteyiz. Ancak alimlerden başkası bunlara akıl erdirmez. (Ankebut Suresi, 43) ifadesiyle ve pek çok ayetle ‘alim’ olmaya yönlendirir.
Bilimsel buluşlar ve gelişmeler, Allah’ın eşsiz yaratmasının üstünlüğünü ve kusursuzluğunu çok mükemmel şekilde kanıtlamıştır. Günümüzde bu olağanüstü ilmin farkında olan vicdan sahiplerinin, bilimde derinleştikçe Allah’ın üstün sanatı karşısında imanları artmaktadır. İçerisinde 200.000 çeşit ürün üretilen, gözle göremediğimiz tek bir hücre dahi Allah’ın yüceliğini ve sonsuz gücünü kavrayabilmek için yeterlidir. Canlı cansız her şeyin yapıtaşı olarak %99.999’u boşluktan oluşan atomu sebep kılan Yüce Allah, nasıl sonsuz bir ilme sahip olduğunu, yaratışının ilk anında göstermiştir. Bilim adamlarının ifadesiyle “sonsuz yoğunlukta sıfır hacimdeki bir noktadan” –ki bu yokluktur- bir patlamayla tüm kainatı yaratmıştır. O, “Ol” demiştir; her şey olmuştur.
Biz göğü ‘büyük bir kudretle’ bina ettik ve şüphesiz Biz (onu) genişleticiyiz. (Zariyat Suresi, 47)
Müminler, bilimsel gerçekleri gördükçe, Allah’ın muhteşem sanatını inceleyerek imanda derinleşip güçlenirler. Böylece Allah’a karşı sözde delillerle iftira düzenleyenlerin tuzaklarını da yine bilimle uzaklaştırır, ortadan kaldırırlar. Allah’ın kusursuz yaratmasını inkâr eden ve kendilerine rastlantıları, doğayı, maddeyi ilah edinenler, yine bilimle yenilgiye uğrar, düzmece iddiaları bu yolla yerle bir edilir. Allah’ın üstün yaratması olan evren, modern bilim vesilesiyle yaratılışı delillendirir.
Kuşkusuz toprağa atılan bir tohumun filizlenmesi bile, Yüce Allah’ın olağanüstü ilmini görüp anlayabilmek için yeterlidir. Fakat kesin bilgiyle iman edenler için, Allah’ın detaylardaki sanatını bilim vesilesiyle kavramak, Allah’ın yüceliğini gereği gibi takdir edebilmeye ve O’na ‘yakin’ olmaya sebeptir.
Ancak onlardan ilimde derinleşenler ile mü’minler, sana indirilene ve senden önce indirilene inanırlar. Namazı dosdoğru kılanlar, zekatı verenler, Allah’a ve ahiret gününe inananlar; işte bunlar, Biz bunlara büyük bir ecir vereceğiz. (Nisa Suresi, 162)