Erden ÖZKANT

“Bohçacı geldi hanııım!” sesleri duyardık önceden sokaklarda ve böylece, bohçacının geldiğinden haberimiz olurdu.

Şimdi de sokaklarda, “Şu gazeteciye dava açıldı, şu gazeteler kapatıldı hanııım” diyenler mi olsa ne?
Baksanıza…

Sponsor Bağlantılar

Yayın çizgisi beğenilse de beğenilmese de 2012 Türkiye’sinde Özgür Gündem adlı gazeteye bir ay süreyle yayın durdurma cezası verildi “terör propagandası” yapmak suçu nedeniyle.

Ertesi gün sadece dört gazete (Birgün, Evrensel, Taraf ve Cumhuriyet) bu olayı manşetlerinden duyurdu. (Ertesi gün ise, Radikal ve Zaman gazeteleri olayı yazdılar)

Peki ya diğerleri?

Böyle bir olayı görmemeleri imkânsız ama yine de gazetelerin tamamına yakını üç maymun oynadılar.

Bu ülkede binlerce okuru olan bir gazete kapatılıyor ama kimseden ses çıkmıyor!

Peki, Özgür Gündem yerine örneğin Sözcü gazetesinin yayını bir ay değil bir gün bile durdurulmuş olsaydı ne olacaktı? Bu dört gazete, yine hükümeti eleştirecek miydi yoksa “iyi oldu” mu diyecekti? Veya Özgür Gündem’in kapatılması karşısında susan gazeteler yine susacaklar mıydı yoksa ortalığı inletecekler miydi?

Ben, yayına başladığı 30 Mayıs 1992’den bu yana 76 çalışanı öldürülen, büroları bombalanan, birçok kez kapatılan Özgür Gündem’i hayatımda hiç okumadım.

Yayın çizgisinin PKK paralelinde olduğu söyleniyor.

Peki, ama bu durum, gazetenin kapatılmasını gerektirir mi?

Hayır!

Zaten çok komik!

Zira Özgür Gündem kapatılır yerine başka isimle yayın yapılmaya devam edilir. Ki zaten böyle oldu zira Günlük gazetesi adıyla yayın hayatına devam etti gazete.

Evet, işin bu noktası komik.

Peki ya gazetenin kapatılması karşısında susanların yaptıkları?

Ayıp!

Peki, ‘ayıp’ kelimesi yeterli mi?

‘İfade ve basın özgürlüğü geniş olmalı’

Fethullah Gülen, “İfade ve basın özgürlüğü geniş olmalı” demiş. Gülen, şunları söylemiş twitter adresinden: “Daha önce de açıkladığım üzere, ifade ve basın hürriyetinin geniş bir şekilde uygulanmasına taraftarım. Düşünceleri tamamıyla zıt bile olsa, kendi başlarına gelenleri -haksızlık ederek- benden dahi bilseler, onların da düşünce, fikir ve ifade hürriyetlerini, hür bir şekilde kullanmalarından tarafım.” Ayrıca Zaman gazetesi de, 28 Mart Çarşamba günü birinci sayfasından Özgür Gündem’in kapatılması ile ilgili bir haber vermiş, “Özgür Gündem’in kapatılmansa basın örgütlerinden tepki” başlığıyla. Aynı gazetenin yazarlarından Mehmet Kamış, Hüseyin Gülerce ve Ahmet Turan Alkan da, gazetenin kapatılmasına tepkilerini göstermişler aynı gün.

Peki ya diğer gazeteler ve yazarları?

Durmak yok, susmaya devam!

Özgür Gündem artık özgür

Son olarak: Özgür Gündem gazetesi hakkında çıkarılan kapatma kararı, 30 Mart Cuma günü kaldırıldı. Yani Özgür Gündem artık özgür…

Görevimiz gazetecilik

Nükleer Güvenlik Zirvesi’ne katılmak üzere Seul’e giden Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ı takip etmek isteyen kameramanlardan biri yere düşmüş.

Videosu internet sitelerinde var: Başbakan Erdoğan, Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu ve Ekonomi Bakanı Zafer Çağlayan ile Nükleer Güvenlik Zirvesi görüşmelerin yapılacağı COEX adlı komplekse giderken onları takip eden bir kameraman aşağı inen yürüyen merdivenden yukarı çıkmaya çalışıyor. Kameraman, tam merdivenin son basamaklarına geldiğinde düşüyor. Hemen ayağa kalkarak görevini yapmaya devam eden kameramanın görüntüsü, Başbakan Erdoğan ve bakanlarda tebessüm oluşturuyor.

Bilmiyorum o gazetecinin sarı basın kartı var mı ama olmasa da o bir gerçek gazeteci.

Doğrusu ya bu ülkede gazetecilik zor iş…

Gazeteyi muhabirler çıkarır, özellikle de Ankara muhabirlerinin politika haberleri gazetenin belkemiğidir ama İstanbul’da oturdukları yerden gazete yönetenler tüm bu çabaları görmezden gelerek bir ideoloji uğruna, birilerine olan husumetleri uğruna ve/ veya Ankara gazeteciliğinden bihaber olduklarından birçok haberi doğrudan çöpe atarlar.

“Olur böyle şeyler” denir ve yola devam edilir.

Ama yol da bir yere kadar!

Çünkü ay sonu gelir, kapı çalar ve kapıda ev sahibi. Kirayı ister ama daha gazete,  çalışanının zaten beş kuruş olan maaşını yatırmamıştır.

Zaten birçok gazete, çalışanını 212 sayılı yasaya tabii yaptırmaz.

Birçok gazeteci sigortasız, parasız pulsuz çalıştırılır.

Yıpranma da işin bonusu olur.

Heyhat!

Yine de bu gazeteciler ne gazetedeki patronlarına, editörlerine yaranabilirler; ne ailelerine, ne anne babalarına ne çevrelerine…

İşte görüyoruz şu an…

Akşam gazetesi çalışanları ekonomik sıkıntı içerisindeler uzun zamandır.

Ve en son bu çalışanlar, patronlarına, Türkiye’nin ve dünyanın en zenginlerinden Mehmet Emin Karamehmet’e, şikâyetlerini dile getiren bir mektup yazdılar.

Peki, sonuç aldılar mı?

“Evet, ama yetmez” denebilecek ölçüde.

Zira 2 ay içerde olan maaşlarından çeyreği daha verilmiş çalışanlara! Bir de haftalık izin günleri 2 güne çıkarılmış.

Ve tüm bu olan biten karşısında herkes suskun…

Akşam yazarlarından Nagehan Alçı, geçenlerde televizyondan patronlarına seslenerek gazete çalışanlarının yanında yer aldı. Ama aynı gazetenin diğer yazarları da, onlarca gazetenin yazarları ve çalışanları da bu vicdansızlık karşısında suskun…

Bakın Güneş gazetesi yazarı Rıza Zelyut, “Altı basın kartı bile çok. Çünkü bu kartı alabilmek için 212 sayılı yasaya göre sözleşme yapman gerek” demiş.

Doğru…

Basında, anlı şanlı gazetelerde çalışanların da çoğu, gazetecilik statüsünü belirleyen 212 sayılı yasaya göre değil, 5953 sayılı iş yasasına göre çalıştırılıyor. Yani, fiilen gazetecilik yaptıkları halde, yasaya göre gazeteci değil yüzlerce kişi.

Dolayısıyla Başbakan’ın ölçütü olan ‘sarı basın kartını’ da alamıyorlar.

Ama onlar, aynı yazının başında değindiğim kameraman gibi aslanlar gibi işlerini yapıyorlar.

Emek sömürüsüne, Başbakan’ın ve birilerinin tehdit ve hakaretlerine rağmen…

Çünkü görevimiz gazetecilik.

Bu arada: Hürriyet gazetesinde onlarca gazeteci işten çıkarıldı. Söylenenlere göre işten çıkarmalar devam edecekmiş. Yine bir sürü gazeteci işsiz kaldı…

Durmak yok, akreditasyona devam

Türkiye’de yıllardır, medyaya karşı uygulanan akreditasyon sorunu yaşanır.

Uzun bir süre önce Başbakanlık, birkaç gazeteye akreditasyon uygulamıştı da ‘merkez medya’ yeri yerinden oynatmıştı.

İkiyüzlülük denilen şey bu olsa gerek…

Zira aynı basın yayın organları, Genelkurmay’ın bazı medya organlarına yıllardır ısrarla uyguladığı akreditasyona ses çıkarmıyorlar.

En son, Afganistan’da
şehit olan 12 asker için düzenlenen törene STV, Bugün Tv, Kanaltürk, Ülke Tv ve Cihan Haber Ajansı ile Yeniakit, Zaman, Bugün ve Taraf gazeteleri alınmadı.

Peki, ama hiç diğer gazete ve televizyonlarda, buna dair bir haber ve/ veya yazı gördünüz mü?

Bir, iki tane.

Başka, yok…

Akreditasyona karşıysan eğer çıkarsın tüm akreditasyonlara karşı çıkarsın, yoksa da susarsın belki adam sananlar çıkar!

Soru: Bu arada, Genelkurmay bu saçma sapan uygulamayı sona erdirmek için neyi bekliyor olabilir acaba? Var mı bir fikri olan?

Birileri Yenişafak’a Genelkurmay’ı öğretsin!

Geçtiğimiz günlerde Yenişafak gazetesinde, “Genel Kurmay” yazdığını görünce şaşırdım.

Ahan da benim güzel ülkemin gazetesi ve gazetecilerine bak hele dedim!

Evet, gazetelerde çok hata oluyor ama “Genelkurmay’ın” yazımını bile bilmeyen bir gazete nasıl olur yavu?

Velev ki haberi yazan arkadaşımız, “Genelkurmay’ın” nasıl yazıldığını bilmiyor peki ama editör de mi bilmiyor?

Başbakan’ın “üç çocuk” tavsiyesi tıkır tıkır işliyor!

Başbakan Erdoğan, hemen her yerde ve zamanda, özellikle yeni evli çiftlere, “üç çocuk” tavsiyesinde bulunuyor, ailelerin ekonomik durumlarını vs. göz ardı ederek.

Son günlerde dikkatimi çeken bir şey oldu.

Gerçekten de Başbakan’ın “üç çocuk” tavsiyesi işe yaramış.

Baksanıza medyanın üç tane nur topu gibi kardeş gazetesi var.

Bu gazetelerin attıkları manşetler filan da kardeş oluyor.

Genelde zaten Başbakan’ın sözleri manşetlerinde ama insan bari aynı cümleleri koymaz manşete.

Neyse daha yeniler…

Alışınca onlar da Doğan ağabeyleri gibi yapmaya başlarlar!