Günümüzde yakînen müşahede ettiğimiz ve ehl-i vicdan sahibi herkesi derûnundan yaralayan İslâm coğrafyasındaki dağınıklık, perişâniyet ve zâlim kılıçlar altında inim inim inleme ve bu zulme karşı tek bir ses hâlinde cevap verememe bütün müminlerin yüreğini dağlamakta.
“Neden bu haldeyiz, niye kimse ses çıkar(a)mıyor, elimizden ne gelir, bu zulüm ne zaman bitecek…” gibi peş peşe sıralanan sorular, her ne kadar bir yürek yangının tezahürü olsa da aslına bakılırsa (ya da nefsimize mi bakılırsa demeli) bizim kendi içimizdeki, âlem-i İslâm olarak, gönül birliğini sağlayamayışımızda geldiğimiz noktanın da bir göstergesi.
Ben nerede yanlış yaptım?
Bizim en büyük hatamız, dîni yaşamada gerekli hassasiyeti gösterememek.
İslâm’ı tam anlamıyla Kur’an’dan, Efendimizin sünnetinden, O’nun sav “Gökteki yıldızlar gibidir.” dediği ashabından, tâbiînden, tebe-i tabiînden, evliyâdan, asfiyâdan ve dahi bütün Hakk dostlarından öğrenip imanımızı hakikata dönüştürmek yerine, taklitte takılıp kalmak…
İbâdetlerimizi âdetlerden öteye taşıyamamak…
Ve belki de en büyüğü, İlây-ı Kelimetullah’ı kendi vazifemiz olarak görememek… İşi hep başkalarına bırakmak…
Dinimizin direği: Namaz
“Kıyâmet günü, kişi amelleri arasında önce namazın hesabını verecek. Bu hesap güzel olursa kurtuluşa erdi demektir. Bu hesap bozuk çıkarsa hüsrana düştü demektir.” (Tirmizî, Salat 305).
Ahiretteki önem derecesi bu kadar büyük olan namazın tohumları dünyada atılmakta. Bu küllî ibâdeti tam anlamıyla yerine getiremediğimiz takdirde bizi sıkıntılı anların beklediğini söylemek yanlış olmaz.
İslâm tek başına yaşanan bir din değildir. Özellikle namaz gibi bir ibâdetin cemaatle gerçekleştirilmesi gerektiği Efendimiz sav tarafından önemle vurgulanmıştır: “Çok defa içime geliyor ki, birisi namaz için kamet okusun, cemaat namaza dursun, ben de gideyim cemaate gelmeyenlerin evini yakayım.”
Bu hadis-i şerîfin gereğini yerine getiremeyen bizler, bugün yeterince ihtilâfa düşmüş vaziyetteyiz. Bu sebeple, ayrılık ve anlaşmazlıklar içindeki ümmet-i Muhammed; “Mü’minler ancak kardeştir. Öyleyse kardeşlerinizin arasını düzeltin ve Allah’a karşı takva sahibi olun. Umulur ki, böylece siz rahmet olunursunuz.” (Hucurat, 10) ayetini de anlayacak kıvamda değiller.
Mâdem Rabbimiz, mü’minler olarak bizlere dil, ırk, bölge farklılığı olmaksızın “kardeşsiniz” diyor ve “kardeşlerinizin arasını düzeltin” diye de emrediyor, o halde Türkiye olarak Mısır, Suriye, Filistin, Doğu Türkistan, Arakan, Myanmar gibi dünyanın çok değişik coğrafyalarında zulme uğrayan kardeşlerimizi düşünmek de boynumuzun borcudur.
Namazda Birlik Dünyada Birlik
Bizler daha cemaatle namaz kılmayı beceremezken, namazda dirlik ve düzeni sağlayamazken, dünyaya düzen getirmeyi nasıl iddia edebiliriz…
Namazda saf düzeni sağlamanın dünyada düzen sağlamayla ne alakası mı var dediniz?
Cevap Efendimizden:
Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem, ashabının gerilerde saf tutmaya çalıştığını gördü; bunun üzerine onlara:
“Öne doğru gelin ve bana uyun! Sizden sonrakiler de size uysunlar.
BİR TOPLULUK DEVAMLI SÛRETTE GERİLERSE, ALLAH DA ONLARI GERİ BIRAKIR!” (Müslim, Salât 130)
Çoğumuz bu muhteşem tespitle dolu hadis-i şerîfi yeni duyduk değil mi? Şimdi bu hadisi alın ve farz namazlara durmaya çalıştığınız anlarda gönlünüzün yanı başına koyun.
Saf Düzeni
“Saflarınızı düz tutunuz. Zira safların düz olması namazın tamam olmasını sağlayan hususlardan biridir.” (Buhârî, Ezân 74)
“İnsanlar ezan okumanın ve namazda ilk safta bulunmanın sevabını bilselerdi, sonra bunları yapabilmek için kur’a çekmek zorunda kalsalardı, mutlaka kur’a çekerlerdi. Şüphesiz ilk safta namaz kılanlara Allah rahmet, melekler de dua eder.” (Buhârî, Ezân 9, 32)
Enes radıyallahu anh şöyle dedi: Bir defasında namaz kılmak için kamet getirilmişti. Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem bize yüzünü döndü:
“Saflarınızı dümdüz tutunuz ve birbirinize sımsıkı yapıştırınız. Zira ben sizi arkamdan da görüyorum.” buyurdu. Her birimiz de omzunu arkadaşının omzuna, ayağını arkadaşının ayağına yapıştırırdı.”(Buhârî, Ezân 72,76; Müslim, Salât 125)
Safların düzgün olması için çırpınan mü’min, aktif ve aksiyoner bir mü’mindir.
Safların düzgün olması için çırpınan mü’min, birlik ve beraberliğin başkenti olan “cemaatle namaz”la dünyaya düzen getirmek için çabalayan bir mü’mindir.
Safların düzgün olması için çırpınan mü’min, bâtınında yaşadığı İslâm medeniyet düzenini zâhirine de yansıtmaya çalışan bir mü’mindir.
Efendimizin Saf Düzenini Sağlaması
“Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem okları düzeltir gibi saflarımızı düzeltirdi. Bizim buna alıştığımızı görünceye kadar böyle yapmaya devam etti. İbni Ömer radıyallahu anhümâ’dan rivayet edildiğine göre, Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: “Saflarınızı düz tutunuz. Omuzları bir hizaya getiriniz. Aralıkları kapayınız. Saf düzeni için elinizden tutup çeken kardeşlerinize yumuşak davranınız. Şeytanın girebileceği boşluklar bırakmayınız. Allah, safları bitişik tutanların gönlünü hoş eder. Safları bitişik tutmayanlara Allah nimetlerini lütfetmez. Önce ilk safı tamamlayınız; sonra arkadaki safları doldurunuz. Şayet saflarda eksik kalacaksa, son safta kalsın.” (Ebû Dâvûd, Salât 93, 98)
Bu hadis-i şerifte, İnsanlığın İftahar Tablosu Efendimizin sav emir ve tavsiyelerine göre saf düzeni sağlamak gönül hoşluğuyla, aksi ise gönüllerde dağınıklıkla ve nimetlere kavuşamamayla neticelenmektedir.
Başka bir beyanlarında: “Namazda safları doğrultun (dümdüz yapın). Çünkü saffı düzgün yapmak, namazın güzelliğindendir” (Müslim, Salât, 126) buyurmuşlardır.
İslam dini; insanın iç dünyasındaki düzen ve ahengi dış dünyasına da yansıtmayı hedeflemiştir. Ümmet ve ümmetin küçük birimi cemaatte safların düzgün ve tertipli olması doğruluğun, dürüstlüğün, hedef ve gaye birliğinin alameti sayılır. (Saf: 61/4)’te belirtildiği üzere Allah bu tip nitelikleri sever. Eğrilik, bölünmüşlük, parçalanmışlık, dağınıklık arzu ve emellerden meydana gelen gayesizliği de sevmez. “Safların düzenli olmayışı ruh, düşünce ve niyetlerin de düzenli olmadığının bir göstergesidir. Aynı zamanda safların tertip ve düzenine verilen değer Rasûlullah (s.a.v) in estetik ve görüntüye verdiği değeri de bize bildirmiş olur oğlu İbrahim’in vefatında kabir kazıcılarına o delikleri toprakla dolduruverin her ne kadar zararı yoksa da bakan göze zarar verir demesi de bunun bir delilidir. (İbn Sa’d – Tabakat I – 142-143. Abdullah Parlıyan, Açıklamalı Tam Riyazu’s-Salihin Tercümesi: 326.)
Saflardaki düzensizliğin, ihtilafın menfi anlamda kalplere ve yüzlere yansıyacağını (Ebû Dâvûd, Salât, 94) açıklayan Rasûl-i Ekrem, bir safta yer varken saffın arkasında namaz kılan bir kimsenin namazının uygun olmayacağını işaret etmiş (İbn Mâce, İkâmet, 54), “istevû, i’tedilû” (Ahmed b. Hanbel, III, 354) (saflarınızı düzeltiniz, saflarınızı dosdoğru yapınız) uyarılarını sürekli tekrarlamıştır. (Dr. Kerim Buladı, Altınoluk Dergisi 2013 – Şubat, Sayı: 324, Sayfa: 046)
Bu hadisler ve açıklamalardan hareketle namazlardaki düzensizliğimizin İslâm devletleri saflarında da düzensizliklere, bozulup dağılmalara neden
olduğunu/olacağını söylemek, ahkâm kesmek veya önseziden öte bir realitedir.
Dünyayı düzeltmek için nereden başlayacağımızı artık biliyor muyuz…
BUNLARI KİM YAZDIYSA ELERİNE SALIK ÇOK GÜZEL YAZMIŞ VE ÇOK BİLGİLİ BİRİNE BENZİYOR
Arapların Türklere uyguladıkları katliamları neden araştırmıyorsunuz?
Dünyayı düzeltmek için doğruluktan tarafa olun, dini kendi istediğiniz gibi yorumlayıp, 1000 senedir yapıldığı gibi topluma servis etmeyin. Tüm sorularınız cevabını veriyorum, dürüst insanlar, başkalarının yaşamlarına saygı duyan ve insanlar için iyi işler yapan insanlar dünyayı düzeltecek.
Bugün bozulan arap ülkeleri neden bu halde, çünkü toplumlarının sahip çıkacağı hiç bir değeri yok, onları dini ise kendilerince yorumladıkları İslamiyet. Toplumları dağıldı ve hepsi tarihte yok olacaklar, başka toplumları etkisi altına girmişler çoktan, en başta amerika. Kendi ülkesinde yaşayan bir başkasını öldürüp tekbir getiren bir toplumdan ve bununla övünen insanlardan müslümanlık bekliyorsanız mı bekliyorsunuz, hepsi namaz kılıyor! O zaman sizin teziniz denenmiş ve başarıya ulaşmamıştır. Ben size başka bir kapı açıyorum, özümüze dönelim, 1000-1500 sene önce yaşayan Türkler ve onların yaşamını anlayalım ve kültürümüze sarılalım. saygılar.
Selamlar, yazınızı okdum, gördüm ki kendinizce önemli gördüğünüz bir noktaya namaz konusuna ve islam birliğine dikat çekmişsiniz. Bunu da kaynaklarla göstermeye çalışmışsınız. Yazınızın başlarında bazı sorular sormuşsunuz neden böyle olduk anlamı gelen. İşte tam bu noktada dikatinizi başka bir noktaya çekmek istiyorum, bugün karmaşa halindeki toplumlardaki en belirgin özelik kendi kültürlerini yitirmiş olmalarıdır. Hiç bir toplumun kültüründe geçmişinde eminim ki güçlünün güçsüzü ezdiği, cinayete bir şekilde hak verildiği ya da benzeri bir söylem yoktur. Toplumların geçmişten getirdiği karakteristik özelikleri vardır, kişilik gibi, bunlar onların, yani toplumların yaşantıları sonucunda, acıları ortak sevinçleri, yiyecekleri, içecekleri vs., karakteristik özelikleri. Buna toplumun kişiliği de diyebilirsiniz. Her toplum yaşar, gelişir, değişir ya da ölür. İşte ölen toplumlar karakteristik özelikleri yitirmiş toplumlardır. Çünkü toplum kendi içinde amaç edinebileceği bir değeri, ortak değer kalmadığı zaman çözülmeye ve başka toplumların etkisi altına girmeye başlar. Din bir toplumun karakteristiği değil onun inanışıdır. Bir toplumda insanlar istediğine inanabilir ama bir arada yaşayabilir, yaşar. Anadolu topraklarında yaşayan insanların 80%’i Türktür. Şimdi size benim sorum var. Siz gelenek ve göreneklerimizi, töremizin güzeliklerini biliyor musunuz? Türk töresi sizce önemli değil mi? Türklere uygulanan 1000 yılık zulüm ve asimilasyon bir yok etme çabası değil de nedir? Arapların Türklere uyguladıkları katliamları neden araştırmıyorsunuz?
Dünyayı düzeltmek için doğruluktan tarafa olun, dini kendi istediğiniz gibi yorumlayıp, 1000 senedir yapıldığı gibi topluma servis etmeyin. Tüm sorularınız cevabını veriyorum, dürüst insanlar, başkalarının yaşamlarına saygı duyan ve insanlar için iyi işler yapan insanlar dünyayı düzeltecek.
Bugün bozulan arap ülkeleri neden bu halde, çünkü toplumlarının sahip çıkacağı hiç bir değeri yok, onları dini ise kendilerince yorumladıkları İslamiyet. Toplumları dağıldı ve hepsi tarihte yok olacaklar, başka toplumları etkisi altına girmişler çoktan, en başta amerika. Kendi ülkesinde yaşayan bir başkasını öldürüp tekbir getiren bir toplumdan ve bununla övünen insanlardan müslümanlık bekliyorsanız mı bekliyorsunuz, hepsi namaz kılıyor! O zaman sizin teziniz denenmiş ve başarıya ulaşmamıştır. Ben size başka bir kapı açıyorum, özümüze dönelim, 1000-1500 sene önce yaşayan Türkler ve onların yaşamını anlayalım ve kültürümüze sarılalım. saygılar.