Laiklik, atatürk laiklik, din ve laiklik, laik, laiklik ilkesi, laiklik nedir, atatürk ve laiklik, din laiklik, laiklik din ve vicdan, laiklik ne, laiklik ve vicdan, anayasa laiklik, atatürk din ve laiklik, atatürk ün laiklik anlayışı, demokrasi laiklik, laik devlet nedir, laik nedir, laiklik anlamı, laiklik hakkında, laiklik kavramı, ne demek, ne demektir, laiklik tanımı, laiklik Türkiye, türkiye de laiklik, türkiyede laiklik, anti laik, laik düzen, laiklik hakkında bilgi, laiklik ilkesinin önemi, laiklik nedemek, laiklik tartışmaları…

Sponsor Bağlantılar

 

LAİKLİK DEDİĞİMİZ ŞEY

 
Bugün uygulanan politika bence yasaklar zincirine eklenen halkalarla hepimizi  aslında desteklemediğimiz ancak dayatıldığından ötürü savunduğumuz her şeye bizleri esir etti.

 

Burada sigara içme, şurada içki yasak, başını örttün olmaz, açtın olmaz düşündüğünü düşündüğün şekliyle ifade edersen üslubun bozuk e düşünmeyelim o zaman dersen bize düşünen toplum gerek derken iki camii arasında kalan beynamaza döndük.

 

Düşündüğümü bile düşündüğüm gibi ifade edemeyeceksem neden düşüneceğim?

 

Şimdi çıkıp desem ki neden insanların eğlendiği yerlerde sigarayı yasaklıyorsunuz, o insanların çoğu oralarda alkol de alır sigara içmediği yerde keyfi kaçar zaten gitmez desem, vay sen alkolle sigarayı mı destekliyorsun denecek.

 

Desem ki insanlar dinini yaşama biçiminde özgürdür bu dine saygısızlık devlete saldırı şekline bürünmedikçe bırakın şekillerini çizsinler gitmeyin üzerlerine desem tamam sen bağnaz birisin laik Türkiye diye başlayan milyonca laf söylenecek.

 

Bugün insanımız kendini ifade etmekte zorlanmaya başladı ben laik bir vatandaşım dediğinde dinsiz denmesinden tedirgin, ben dinimi bilenim dediğinde de ya antilaik ya aşırı dinci damgası yapışacak üzerine. İnsanlar hem laik hem Müslüman hem milliyetçi olamazlar mı?

 

Nedir laiklik?

 

Kelime anlamını artık ezberlediğimiz din ve devlet işlerinin birbirinden ayrı tutulmasıdır, hepsi bu mudur?

 

Hayır değildir, Atatürk’ün laiklik için ilave ettiği ‘Laiklik, yalnız din ve dünya işlerinin ayrılması demek değildir. Tüm yurttaşların vicdan, ibadet ve din özgürlüğü de demektir’ cümlesi bence çok şey ifade etmekte (1930).

 

Devlet bunları ayrı tutar ya da tutmaya çalışır ama millet dinini yaşamının her alanında yaşar, laikken yaşar engel nedir?

 

Burada sorgulanan yargılanan vatandaş neyin hesabını veriyor?

 

Ben kendimi neden sadece laik olarak ifade ettiğimde hem milletimi hem dinimi bilen hem demokratik bir ülke vatandaşı olmaktan onurlanan biri olmuyorum?

Neden ille de bir şeylerin altını çizmek zorundayım?

 

İnsanlarımızın Cuma namazına gidiyor diye dinci, gitmiyor diye dinsiz, başını örtüyor diye yobaz, örtmüyor diye inançsız, içki içenin inkarcı, içmeyenin ahlaklı gibi kategorize edilmesini hiçbir rejime anlayışa ve ideolojiye sığdıramıyorum.

 

Artık bırakalım bu “dedin mi demedin mi yedin mi yemedin mi” politikasını, bırakalım parmakla uğraşmayı kol kangren olursa parmağı kurtarmanın çok fazla değeri kalmayacak.

Fransa Hükümeti şimdi alkollü içeceklerin üzerine de aynı sigara paketlerinde yer alanlar gibi uyarılar koymaya hazırlanıyor.

Türkiye’de 4250 sayılı Kanunun 19 uncu maddesinin dördüncü fıkrası alkol, bira ve şarap dahil her çeşit alkollü içkinin televizyon, kablolu yayın, radyo ve kamu yayın araçlarıyla reklamının yapılmasını yasaklamaktadır.

Ne kadar güzel aynen destekliyorum, bir şeyden men etmek ayrı şey korumacı olmak aydınlatıcı olmak özendirici olmamak ayrıdır.

Neyin üzerine bu kadar basarsanız basın sonuç değişmez bastığınız o yerden ses gelir ve hep beraber öyle bir noktaya geliriz ki, bir bakarsınız yanlışı savunur oluruz.

İçki içilsin diye bağırırız sigaraya dokunma diye isyan ederiz, oysa ki çoğumuz en azından kendi içtiğimiz sigaranın zararını biliriz, biliriz ama iş dayatmaya geldi mi olmaz…

 

Men ettiğiniz her şey çok daha çarpıcı çok daha cezp edici kimliğe bürünür yasaklarla kapanmayacak yollarda vardır.

 

Bizim kültürümüz bir çok dünya ülkelerinden ileride eski köklü hoşgörü ve saygı esasına dayalı bir kültürdür. Osmanlıdan bu yana devlet yönetenleri her dine saygılı dünyaya örnek davranışlarla bunu sergilemişlerdir.

 

Ortaköy de Rum Kilisesi’yle Yahudi Sinagog’u yan yana, onların yanında da Ortaköy Cami’si.

 

1825 tarihli bir fermanda  Ortaköy Sinagogu’nun Fatih döneminden kaldığı belirtiliyor.

 

Lütfen nefes alıp şu tarihe bakalım yıl 1825…

 

Biz böyle bir devlet böyle bir milletken şimdilerde kendi içimiz de kendi dinimizde bölünmeler yaşıyoruz sadece bölünmek de değil reddediyoruz…

Üniversitelerde yapılan röportajlarda gençlere türban serbestliği hakkında ne düşünüyorsunuz dendiğinde cevaplar çoklukla aynı.

 

İnfial olur…

 

Neden, neden infial olur neden hoşgörü ve saygı ile değil de reddederek bakmak var?

 

1825’li yıllarda yan yana ibadet eden ayrı dinde insanlar bizden daha mı medeniydi, gelişmekte olan ülkeler arkada bıraktıklarından ders alanlardır nedir öğrenemediğimiz?

 

Aynı dine mensup aynı ülke vatandaşı aynı kültürle harmanlanmış bizler neyin kavgasındayız?

 

Hükümetler değişir ideolojiler değişir yönetim şekilleri de değişir ama millet olmanın yolu değişmez, Millet, dil, din, örf ve adetleri ortak olan diğer bir deyişle aynı kültüre sahip insanların oluşturduğu topluluktur ama bu kadar değildir. Millet sahip olduğu vatanına her anlamda sahip çıkandır. Kendi içinde uzlaşan terakki sağlayan, her insanın kişisel haklarına saygı gösteren insan topluluğudur millet.

 

Hiç kimsenin başörtüsü sigarası içkisi bizim ahlakımızı bozmaz hepimiz kendi ilkelerimiz ve inançlarımızla farklı çizgilerde olabilme özgürlüğüne sahibiz buna ne devletin ne de milletin müdahale hakkı olur eğer olursa bunun adı ne laikliktir ne demokrasidir.

 

Ortak olduğumuz yanlışlar tetikleyici unsurlara teslim, belki sağduyumuzla hareket etsek sadece insani baksak bunların hiç biri yaşanmayacak. En tepeden başlayarak tekrar yapılanma pek çok yozlaşmayı değiştirecektir, dayatmalar kalktıkça yanlışları savunmak zorunda kalmayacağız, lütfen hep birlikte daha duyarlı daha akilane düşünelim, düşünelim ki Bekri Mustafa haklı çıkmasın…

 

Köyde bir gün biri ölüyor ve cenazesini kaldıracak hoca bulunamıyor. Bazı kişiler “Bekri Mustafa’yı bulalım; o çocukluğunda İmam Halis Efendi’nin önünde biraz diz çökmüş, Kur’an tahsili yapmıştı. Bu işi bilirse o bilir” diyorlar… Adamı aramışlar yine kahvehanede kadehleri boşaltırken bulmuşlar. Önce “ben bu işten anlamam” diye itiraz etmiş ama köydeki dikta rejimine direnmenin de caiz olmadığını düşünerek gidip cenazeyi kaldırmış. Tüm işler bittikten sonra kabre eğilip konuşmuş. Köylüler, “en son kabre eğilip ne konuştun?” diye sorduklarında şu cevabı vermiş: “Birazdan sorgu melekleri gelip sana ‘Dünyada ne var ne yok?’ diye sorduklarında ‘Bekri Mustafa köye imam oldu’ de gerisini onlar anlarlar dedim…

 

Ülkede 15 yaşından büyüklerin kişi başına yıllık alkol tüketimi 2004 yılında yaklaşık 1.5 litre oldu. Alkol tüketimi açısından OECD ülkeleri içinde en iyi durumda olan ülke Türkiye.

 

Türkiye’de 1990 yılında günlük sigara içenlerin nüfusa oranı yüzde 43.6 iken 2004 yılında bu oran yüzde 32.1’e geriledi. OECD ülkeleri içinde en çok sigara tiryakisinin bulunduğu ülke, Türkiye. (haber7.com)