Dedemle sohbet etmek, onun anılarını dinlemek en büyük zevkimdi bir zamanlar. Yaşı seksene dayandığı için onu dinlerken aslında ülkenin tarihini de öğrenmiş olurdum. Bir gün bana çok ilginç bir konudan bahsetti: Ülkenin kazık yeme serüveni… diye başlayan kitabında özetle şunları anlatıyor genç yazar:
Kazık atma imtiyazı
Ülkede bir zamanlar kazık atma imtiyazı sadece bir kesimin elindeymiş. Bu kesim yıllarca elinde tutmuş bu imtiyazını. Halka kazık atarken bunu öyle bir sunarlarmış ki kazık yediğine memnun olurmuş halk. Kazıkçılarını el üstünde tutar ve onlara toz kondurmazmış.
Yeni bir kazıkçı kesim türüyor
Uzun yıllar süren bu dönemde kazık atma imtiyazını elde etmek isteyen yeni bir kesim ortaya çıkmış. Yıllar içinde yenilen kazıklar onlara kazığın nasıl atılacağı konusunda bir fikir vermiş haliyle. Bu kazıkçılar nasıl atıyorsa kazığı biz de o yollarla atalım demişler ve girişmişler propagandaya. Biz kazığı bunlardan daha güzel atarız, demişler. Her türlü ikna yöntemini denemişler. Halk inanmamış bunlara. Ne yaptılarsa olmuyormuş bir türlü. Moralleri bozuk, kara kara düşünürlerken birden akıllarına sembol bir kazıkçı bulmak gelmiş. Aramışlar taramışlar en sonunda bulmuşlar sembol kazıkçıyı. Halen halka kazık atan kesimin sembol kazıkçısıyla benzer bir dil kullanıyormuş bu kişi.
Değişen kazığın mahiyeti
Büyük gösteriler düzenlemeye başlamış bu iki kazıkçı. Bir yanda ülkenin imtiyazlı kazıkçıları diğer yanda bu imtiyazı ele geçirmek isteyen yeni kazıkçılar. Aylar sürmüş kazık toplantıları. Sonunda seçim yapılmaya karar verilmiş ve ülkede genel imtiyazlı kazıkçı seçimleri yapılmış. Seçim sonunda yeni kesim kazık atma imtiyazını ele geçirmiş. Atanlar değişmiş ama yenilen kazık aynı kalmış. Sadece yeni kazıklar biraz daha az maneviyat içeriyormuş. Yıllar geçmiş, halk bu kazığa da alışmış. Bu sefer imtiyazlı kesimin elinden bu ayrıcalığı almak isteyen yeni kazıkçılar türemiş ve bu böyle sürüp gitmiş…