Sâmiha Ayverdi’nin adını ilk kez üniversite yıllarında “Edebî ve Mânevî Dünyası İçinde Fâtih” kitabını okuduğumda görmüştüm. Kitaba meraklı biri olarak daha sonra birçok eserini okuduğum Sâmiha AYVERDİ’yi bir yazardan öte bir münevver ve mütefekkir olarak tanımam çok sonraları olmuştur. Sâmiha AYVERDİ ve ağabeyi Ekrem Hakkı AYVERDİ öncülüğünde kurulan Kubbealtı Akademisi Kültür ve Sanat Vakfı’nın, görev yaptığım okula ve öğrencilerimize karşı gösterdiği yakın ilgi beni, bu müesseseyi yakından tanımaya ve dolayısıyla da rahmetli Sâmiha AYVERDİ’yi özel bir ilgi ve merak ile araştırmaya, okumaya ve anlamaya sevk etti.
Gerçek Aydın? sorusunun sıklıkla sorulduğu günümüzde, Sâmiha AYVERDİ’nin hayatı ve bıraktığı ölmez eserler, “gerçek aydın” sorusunun da cevabıdır aslında. Çünkü günümüz aydını, sırça köşklerden halka rağmen halkçılık yapmaya çalışırken; O, Türk Milletinin temel taşı diyebileceğimiz mânevî atmosfere eğilmiş ve toplumsal sorunları tespit etmekle kalmamış çözümün reçetesini de sunmuştur. Devletin kalbi İstanbul’da geçen çocukluğu ve ailesinin münevver şahsiyetlerden teşekkül etmesi, Onda büyük bir birikime ve felsefî bir doluluğa vesîle olmuştur. Bu birikim ve Osmanlı’nın çöküş döneminde yakından şâhit olduğu acılar, Onun kalemine de yansımış ve tarihten çıkarılması gereken dersleri hikâye ve romanlarında sunarken, makaleleri ve mektuplarıyla tespit ve tavsiyelerini ortaya koymuştur.
Sadece madde olarak İstanbul’la özdeşleştirilmeye çalışılan Fâtih’i mânânın doruklarında anlatmış, işin uzmanı olanların dışında, Anadolu Halkının henüz gönül penceresini açmadığı Yunus Emre’ye, Mevlâna’ya karşı gönül perdelerimizi aralamış, edebî ve tarihî bir çok şahsiyeti akıl ve kalp gözümüze sunmuştur.
Bir edebiyatçı olarak Türkçe’yi çok iyi kullanan Sâmiha AYVERDİ, yazmak sanatında zirve yaparken, iyi bir okuyucu olarak da kıymetli yazıları göz önüne sermeyi, yeni yazarları yüreklendirmeyi, iyi kalemleri desteklemeyi ihmal etmemiştir.
Yaşadığı devrin önemli dergilerinde (Büyük Doğu, Türk Yurdu, Türk Kadını, Hür Adam) makaleleri yayınlanmış, eserleri yabancı dillere çevrilmiş, yerli-yabancı bir çok yazar tarafından hakkında yazılar yazılmıştır. Hakkında yazılan yazılarda kullanılan “Mistik bir kadın yazar”, “Sâmiha Ana”, “Vatan Ana”, “Yaman Bir Türk Akıncısı”, “Alperen”, “Millî Hâfıza”, “Millî Vicdan”, “Vakıf Ana”, “İstanbul Hanımefendisi”, “Son Osmanlı” gibi sıfatlar, Sâmiha AYVERDİ’nin hayatını özetler niteliktedir.
Hayatı, eserleri ve geride bıraktıkları düşünüldüğünde, yaşadığı gibi Rahmet-i Rahmana kavuşan ve şu an ukbada ışıl ışıl gözleri ile bizi izleyen mesut bir çehredir O. 1905 yılının 25 Kasım’ında Kadir Gecesi dünyaya gelen Sâmiha AYVERDİ, Mehmet AKİF’in “Belki yarından da yakın” diyerek müjdelediği, Hakk’ın vaat ettiği günlere ulaşma çabasıyla geçirdiği ömrünü tamamlayarak, 22 Mart 1993’te yine bir Ramazan Gününde sonsuzluğa göçmüştür.
Vefatının 20.yılında Sâmiha AYVERDİ’yi, rahmet, şükran ve duâlarla yâd ediyorum.
Selam ile,
Hüseyin HATIL
“Çok şükür, çok şükür.. Miyânemizde bir keremli Dost var. Toprağın üstünde de olsa, altında da olsa, her zaman rehber her zaman yâr-ı vefâdar…”
Samihâ Ayverdi-Beylerbeyi 1978
Dost
`Cok sukur, cok sukur… Miyanemizde bir keremli Dost var. Topragin ustunde de olsa, altinda da olsa, her zaman rehber her zaman yar-i vefadar`…
Nur icinde yatsin Dost insan…