Hayat üç günlüktür derler. Bazen saçma gelir bu söz nedense. Derin düşünmediğimiz için yanıldığımızı anlarız sonra. Derin düşünerek bu sözün nedenlerini bulmak istiyorum biraz.
İkinci günümüzün ilk yarısı eğitim hayatımız. Hepimiz hayalini kurarız şu okul bir an önce bitse diye. Dersler sıkıcıdır, sınavlar zordur, belki öğretmenler sinir bozucudur, arkadaşlar çoğu zaman kırıcıdır. Bütün bunlar bize bir an önce mezun olup kurtulsam işe başlasam temennisinde bulundurur. İkinci günümüzün ikinci yarısı ise iş hayatıdır. Yağmurdan kaçarken doluya tutuldum hesabı aslında. Okurken bir an önce bitse şu okul işe başlasam temennisinde bulunurken iş hayatına karışınca aman okul ne güzelmiş, ne rahatmış ahları çekmeye başlarız. Bu iş hayatı da bir müddet sonra emekli olabilecek miyim acaba düşüncesine dönüşür nedense… İşte hayatımızın bu ikinci günü de bir an önce okul bitsin, bir an önce bugün bitse de işten eve dönsem veya bu hafta bir an önce bitse de hafta sonu dinlensem temennileriyle geçtiği için geriye dönüp baktığımızda bize bir günlükmüş gibi gelir.
Hayatımızın üçüncü günü en çabuk geçenidir bence. Niye mi? Çünkü yük hafiflemiştir, çocuklar büyümüştür, torunlarla geçirilen hoş vakitler vardır. Veya kendime hiç vakit ayırmadım diyenlerimiz için yapılacak çok şey, gezilecek çok yer… Veya ölümden korkanlarımız için kaybedilmeyecek anlar… Yapılacak o kadar çok şey vardır ki bu evrede bize çok kısa gelmesinin nedeni de bu olsa gerek.
Hayatı doya doya yaşayanlar yok mu içimizde? Vardır elbet. Her anını doyasıya yaşayan, her anını iyi değerlendiren. Her günü ayrı bir şekilde dolu dolu olan. Ama dedim ya ben kendimce nedenlerini düşünmek istedim hayat üç günlüktür sözünün. Doğarız, yaşarız, ölürüz.