TEŞBİH (Benzetme)
Aralarında benzerlik ilgisi bulunan iki şeyden, nitelikçe zayıf olanın güçlü olana benzetilmesine “teşbih” (benzetme) denir.
Teşbih sanatının dört ögesi vardır: 1. Benzeyen, 2. Kendisine Benzetilen, 3. Benzetme Yönü, 4. Benzetme Edatı.
inci gibi beyaz diş
Kendisine Benzetme Benzetme Benzeyen
Benzetilen Edatı Yönü
(güçlü) (zayıf)
Yukarıdaki örnekte “diş” beyazlık yönünden “inci”ye benzetilmiştir. (teşbih sanatı)
* Dört ögesi de bulunan benzetmeye “tam teşbih” (ayrıntılı benzetme / teşbih-i mufassal) denir.
Âh bu türküler, köy türküleri
Ana sütü gibi candan
Ana sütü gibi temiz
Bedri Rahmi Eyüboğlu
Yukarıdaki şiirde şair, “köy türküleri”ni candan ve temiz olması yönleriyle “ana sütü”ne benzetmiştir. (teşbih sanatı) Buradaki benzetme sanatında, teşbihin dört ögesi de kullanılmıştır.
Köy türküleri ana sütü gibi candan
Benzeyen Kendisine Benzetme temiz
Benzetilen Edatı Benzetme
Yönü
* Teşbih-i Beliğ (Güzel Benzetme): Teşbihin ögelerinden sadece “Kendisine Benzetilen” ve “Benzeyen”le yapılan benzetmeye “teşbih-i beliğ” (güzel benzetme) denir.
Nedendir de kömür gözlüm nedendir
Şu geceki benim uyumadığım
Çetin derler ayrılığın derdini
Ayrılık derdine doyamadığım
Karacaoğlan
Yukarıdaki şiirde, sevgilinin gözleri siyah renginden dolayı kömüre benzetilmiştir. Burada teşbihin ögelerinden sadece Kendisine Benzetilen (kömür) ve Benzeyen (göz) kullanıldığı için “teşbih-i beliğ” (güzel benzetme) sanatı yapılmıştır.
kömür (gibi kara) gözler
Kendisine Benzeyen Benzetilen
İSTİARE (Eğretileme)
Teşbihin (benzetmenin) iki temel ögesi olan “Benzeyen” ve “Kendisine Benzetilen”den yalnızca birinin kullanılmasıyla yapılan sanata “istiare” (eğretileme) denir.
a) Açık İstiare: Yalnız kendisine benzetilenin söylendiği, yani benzetmedeki güçlü ögenin söylendiği benzetme sanatına “açık istiare” denir.
Dünyaya geldiğim anda
Yürüdüm aynı zamanda
İki kapılı bir handa
Gidiyorum gündüz gece
Âşık Veysel
Yukarıdaki şiirde şair, dünyayı iki kapılı bir hana benzetmiştir. Fakat benzeyeni (dünya) söylememiş, sadece kendisine benzetileni (iki kapılı bir han) söylemiştir. (açık istiare sanatı)
Yaralanmış temiz alnından uzanmış yatıyor,
Bir hilâl uğruna yâ Rab ne güneşler batıyor!
Mehmet Âkif Ersoy
Yukarıdaki şiirde şair, şehit olan Türk askerlerini güneşe benzetiyor. Fakat benzeyeni (Türk askerleri) söylememiş, sadece kendisine benzetileni (güneşler) söylemiştir. (açık istiare sanatı)
b) Kapalı İstiare: Benzetmenin ögelerinden yalnız “Benzeyen”le yapılan sanata “kapalı istiare” denir. Kapalı istiare sanatında, kendisine benzetilen varlık açıkça söylenmez, bazı özellikleri verilir.
A kara kız kara kız
Saçlarını tara kız
Gönlüm uçtu yuvadan
Perçeminde ara kız
Yukarıdaki şiirde şair, gönlünü kuşa benzetmiştir. Fakat “Benzeyen”i (gönül) söylemiş, “Kendisine Benzetilen”i (kuş) söylememiştir. (kapalı istiare sanatı)
Ay, zeytin ağaçlarından yere damlıyordu
Açtım avucumu altına tuttum
Yukarıdaki şiirde ay, suya (yağmur damlası) benzetilmiştir. Fakat sadece Benzeyen (ay) söylenmiş, Kendisine Benzetilen (su) söylenmemiştir. (kapalı istiare sanatı)
KİNAYE (Değinmece)
Bir sözü benzetme amacı gütmeden hem gerçek hem de mecaz anlamını düşündürecek biçimde kullanmaya “kinaye” (değinmece) denir.
* Kinayede asıl kastedilen, mecaz anlamdır.
Ben toprak oldum yoluna
Sen aşurı gözetirsin
Şu karşıma göğüs geren
Taş bağırlı dağlar mısın
Yunus Emre
Gerçek anlam: Dağların üzerinde zaten taşlar, kayalar vardır.
Mecaz anlam: Acımasız, kalpsiz, katı.
Yukarıdaki şiirde şair, “taş bağırlı” sözünü hem gerçek anlamını (taşlar, kayalar) hem de mecaz anlamını (acımasız, katı) düşündürecek biçimde kinayeli söylemiştir. Fakat şairin asıl kastettiği, mecaz anlamdır. (kinaye sanatı)
Onların kapısı herkese açıktır.
Gerçek anlam: Kapının açık olması.
Mecaz anlam: konuksever olmaları.
Yukarıdaki cümlede “kapısı açık” sözü hem gerçek anlamını (kapının açık olması) hem de mecaz anlamını düşündürecek biçimde kinayeli kullanılmıştır. Fakat burada asıl kastedilen anlam mecaz anlamdır. (kinaye sanatı)
TEVRİYE (İki Anlamlılık)
Birden çok gerçek anlamı bulunan bir sözü, herkesçe bilinen anlamıyla değil, uzak anlamını kastederek kullanmaya “tevriye” (iki anlamlılık) denir.
Not: Tevriye ile kinaye sanatlarını birbirine karıştırmamak gerekir. Tevriye sanatında sözcüğün her iki anlamı da gerçek anlamdır; kinaye sanatında ise kastedilen, sözcüğün mecaz anlamıdır.
Anlat ban gül goncası
Gördün mü gül dikensiz
Gül renkli yüzün benli de
Göğsün niye bensiz
ben: 1. tekil kişi (kastedilen)
ben: leke
Bu kadar letafet çünkü sende var
Beyaz gerdanında bir de ben gerek
ben: 1. tekil kişi (kastedilen)
ben: leke
TARİZ (İğneleme/Dokundurma)
Bir kişiyi iğnelemek, küçük düşürmek, onunla alay etmek amacıyla bir sözü karşıt anlamını kastederek söylemeye “tariz” (iğneleme / dokundurma) denir.
* Tarizde söylenenin tam tersi kastedilir.
Not: Kinaye ile tariz sanatları birbirine karıştırılmamalıdır. Kinaye sanatında sözün mecaz anlamı kastedilir; tariz sanatında ise sözün tam tersi, yani karşıt anlamı kastedilir.
Not: Tevriye ile tariz sanatları birbirine karıştırılmamalıdır. Tevriye sanatında sözün her iki anlamı da gerçek anlamdır; tariz sanatında ise sözün karşıt anlamı kastedilir.
Bir nasihatim var zamana uygun
Tut sözümü yattıkça yat uyanma
Meşhur bir kelamdır sen kazan sen ye
El için yok yere ateşe yanma
Yukarıdaki şiirde günümüz insanı “tembellik” ve “bencillik” yönlerinden eleştiriliyor, iğneleniyor. Burada kastedilen, söylenenin tam tersi bir anlamdır. İnsanların çalışkan olmaları, başkalarını düşünmeleri gerektiği söylenmek istenmiştir, vurgulanmıştır. Bu şiirde sözün karşıt anlamı kastedilmiştir. (tariz sanatı)
Vermedi ablukada şan-ı donanmaya halel
İngiliz devletine olsa sezâdır amiral
Ziya Paşa
(Kuşatmada donanmanın şanına leke sürdürmedi.
İngiliz devletine amiral olsa, yakışır.)
Yukarıdaki şiirde şair, Osmanlı’nın son dönem sadrazamlarından olan Ali Paşa’yı, Girit seferinde hiçbir başarı gösteremediği için iğneliyor, onunla dalga geçiyor. “Kuşatmada donanmanın şanına leke sürdürmedi” derken, aslında Osmanlı donanmasının şerefini iki paralık ettiğini anlatıyor. Söylediği sözün tam tersini kastediyor. Bu başarısızlık İngilizlerin işine yaradığı için de “İngiliz donanmasına amiral olsa, yakışır” diyerek dalgasını geçiyor. (tariz sanatı)
TEŞHİS (Kişileştirme)
İnsan dışındaki canlı ya da cansız varlıklara, insana özgü davranışların kazandırılmasına “teşhis” (kişileştirme) denir.
Bir gece misafirim olsan yeter
Dolar odama lavanta kokusu
Soğur sevincinden sürahide su
Ay pencerede durup durup güler
Cahit Sıtkı Tarancı
Yukarıdaki şiirde “su” ve “ay”a insana ait olan sevinmek, gülmek gibi davranışlar kazandırılmıştır, bu varlıklar kişileştirilmiştir. (teşhis sanatı)
Bir bulut geldi üstüne bahçenin
Bütün ağaçların keyfi kaçtı
Yukarıdaki şiirde “ağaç” kişileştirilmiştir. İnsana özgü olan “keyfi kaçmak” deyimi, insan dışındaki başka bir varlık için, ağaçlar için kullanılmıştır. (teşhis sanatı)
İNTAK (Konuşturma)
İnsan dışındaki canlı ya da cansız varlıkları konuşturmaya “intak” (konuşturma) denir.
Kulağının dibinde haykırdı fırtına:
Isınmak istiyorsan toprağı çek sırtına
Yukarıdaki şiirde insan dışındaki bir varlık olan “fırtına” konuşturulmuştur. (intak sanatı)
* Konuşmak insana özgü bir davranış olduğu için, burada aynı zamanda teşhis (kişileştirme) sanatı da vardır. Şiirde “fırtına” kişileştirilmiştir. (teşhis sanatı)
Not: İntak (konuşturma) sanatının olduğu her yerde aynı zamanda teşhis (kişileştirme) sanatı da vardır. Ancak teşhis sanatının olduğu her yerde intak olmayabilir. Konuşmak, insana özgü yüzlerce davranıştan (gülmek, ağlamak, yorulmak, uyumak, sinirlenmek…) sadece biridir.
HÜSN-İ TA’LİL (Güzel Sebeplendirme)
Herhangi bir olayın meydana gelişini, gerçek nedeninin dışında hayalî ve güzel bir sebebe bağlama sanatına “hüsn-i ta’lil” (güzel sebeplendirme) denir.
Birçok gidenin her biri memnun ki yerinden
Birçok seneler geçti, dönen yok seferinden
Yahya Kemal Beyatlı
Ölen insanların dönmemesi, ilahî bir düzendir. Fakat şair, ölen insanların dönmeyişini, gerçek sebebinin dışında hayalî bir sebebe bağlıyor. Şaire göre ölen insanlar, yerlerinden memnun oldukları için dönmüyorlar. (hüsn-i ta’lil sanatı)
TECÂHÜL-İ ÂRİF (Bilip de Bilmezlikten Gelme)
Bir olayın gerçek nedenini bilip de bilmiyormuş gibi davranmaya “tecâhül-i ârif sanatı denir.
Şakaklarıma kar mı yağdı ne var?
Benim mi Allah’ım bu çizgili yüz?
Cahit Sıtkı Tarancı
Yukarıdaki şiirde şair, şakaklarındaki saç tellerinin yaşlandığı için beyazlaştığını bilmektedir, fakat “şakaklarıma kar mı yağdı” diyerek bilmezlikten gelmektedir. (tecâhül-i ârif sanatı)
MÜBALAĞA (Abartma)
Bir şeyin etkisini güçlendirmek amacıyla, o şeyi olağanüstü bir şekilde anlatma sanatına “mübalağa” (abartma) denir.
Yıldızlar görse bendeki güzelliğini
Birer birer düşerler içimdeki denize
Yukarıdaki şiirde sevgilinin güzelliği abartılı bir biçimde anlatılmıştır. (mübalağa sanatı)
Görmeyen göz açılır dönse sana
Görse kalkar kötürüm sanki seni
Yukarıdaki şiirde sevgilinin güzelliği abartılı bir biçimde anlatılmıştır. (mübalağa sanatı)
Bir ah çeksem dağı taşı eritir
Gözüm yaşı değirmeni yürütür
Yukarıdaki şiirde şairin üzüntüsü, acısı abartılı bir biçimde anlatılmıştır. (mübalağa sanatı)
TELMİH (Hatırlatma/Anımsatma)
Herkesçe bilinen bir olaya, ünlü bir kişiye, bir inanca işaret etmeye, onu hatırlatmaya “telmih” (hatırlatma / anımsatma) denir.
Gökyüzünde İsa ile
Tur dağında Musa ile
Elindeki asa ile
Çağırayım Mevlâ’m seni
Yunus Emre
Yukarıdaki şiirde, herkesçe bilinen birkaç olaya işaret edilmiştir:
Birinci mısrada; Hz. İsa’nın Allah tarafından gökyüzüne yükseltilmesi,
İkinci mısrada; Hz. Musa’nın Tur dağında Allah ile konuşması,
Üçüncü mısrada; Hz. Musa’nın yere atınca yılan olan asasıyla gösterdiği mucizeler hatırlatılmıştır. (telmih sanatı)
Ne büyüksün ki kanın kurtarıyor tevhidi
Bedr’in aslanları ancak bu kadar şanlı idi
Mehmet Âkif Ersoy
Mehmet Âkif’in Çanakkale şehitlerimiz için yazdığı şiirinden alınan bu mısralarda, Çanakkale’de şehit düşen askerlerin büyüklüğü, yüceliği, kutsal bir gaye uğruna savaştığı vurgulanmak için Bedir Savaşı’na işaret ediliyor. Geçmişte yaşanan bir olay hatırlatılıyor. (telmih sanatı)
İRSÂL-İ MESEL (Atasözü Söyleme)
Düşünceyi anlam yönünden güçlendirmek, söze inandırıcılık katmak amacıyla atasözü veya özdeyiş söylemeye “irsâl-i mesel” (atasözü söyleme) denir.
Allah’a sığın şahs-ı halîmin gazabından
Zira yumuşak huylu atın çiftesi pektir
Ziya Paşa
Yukarıdaki beyitte şair, birinci mısrada söylediği düşünceyi, ikinci mısrada uygun bir atasözüyle pekiştiriyor, destekliyor. (irsâl-i mesel sanatı)
TEZAT (Zıtlık/Karşıtlık)
Birbirine zıt olan iki düşünce, hayal, durum veya olayı bir arada söylemeye “tezat” (zıtlık / karşıtlık) denir.
Neden böyle düşman görünürsünüz
Yıllar yılı dost bildiğim aynalar
Cahit Sıtkı Tarancı
Yukarıdaki şiirde karşıt anlamlı iki sözcük (dost-düşman) bir arada kullanılmıştır. (tezat sanatı)
Aşk derdiyle hoşem el çek ilâcımdan tabib
Kılma dermân kim helâkim zehr-i dermânındadır
Fuzûlî
Yukarıdaki şiirde karşıt anlamlı sözcükler (dert-derman, ilaç-zehir) bir arada kullanılmıştır. (tezat sanatı)
TEKRİR (Tekrarlama/Yineleme)
Anlatımı güçlendirmek, güzelleştirmek amacıyla bir sözcüğü tekrarlamaya “tekrir” (tekrarlama / yineleme) denir.
Bahçemde açılmaz seni görmezse çiçekler
Sahil seni, rüzgâr seni, akşam seni bekler
Gelmezsen eğer mevsimi nerden bilecekler
Sahil seni, rüzgâr seni, akşam seni bekler
Yukarıdaki şiirde “seni” sözcüğü sıkça kullanılmıştır. (tekrir sanatı)
Beni bende demen bende değilem
Bir ben vardır bende benden içerü
Yunus Emre
Yukarıdaki şiirde “ben” sözcüğü sıkça kullanılmıştır. (tekrir sanatı)
MECAZ (Değişmece)
Bir sözcüğün ya da sözün gerçek anlamından bütünüyle uzaklaşarak yepyeni, başka bir anlamda kullanılmasına “mecaz” (değişmece) denir.
Annesi bize karşı her zaman sıcak davranırdı.
Yukarıdaki cümlede sıcak sözü gerçek anlamından bütünüyle uzaklaşarak farklı bir anlamda kullanılmıştır. Sıcak sözcüğü “içten, anlayışlı, hoşgörülü, iyimser” gibi anlamlarda kullanılmıştır. (mecaz sanatı)
Edebiyat öğretmenimiz ödevleri incelerken kılı kırk yarıyor.
Yukarıdaki cümlede “kılı kırk yarmak” sözü gerçek anlamından tamamıyla uzaklaşarak “çok dikkatlice, titiz bir şekilde” anlamlarında kullanılmıştır. (mecaz sanatı)
MECAZ-I MÜRSEL (Düz Değişmece / Ad Aktarması)
Bir sözü benzetme amacı gütmeden başka bir sözün yerine kullanmaya “mecaz-ı mürsel” (düz değişmece / ad aktarması) denir.
* Mecaz-ı mürselde sözcükler gerçek anlamının dışına çıkarak farklı bir anlamda kullanılır.
Mecaz-ı mürselde söylenen söz ile kastedilen söz arasında belirli ilgiler vardır:
* “Parça – Bütün” İlgisi
Marmara’da her yelken
Uçar gibi neşeli
Fazıl Ahmet Aykaç
Yukarıdaki şiirde “yelken” sözcüğü ile “yelkenli” kastedilmiştir. (mecaz-ı mürsel sanatı)
Dalgalan sen de şafaklar gibi ey şanlı hilâl!
Mehmet Âkif Ersoy
Yukarıdaki mısrada parça (hilâl) söylenerek bütün (bayrak) kastedilmiştir. (mecaz-ı mürsel sanatı)
* “İç – Dış” İlgisi
Bu akşam sobayı sen yakıver.
Yukarıdaki cümlede “dış” (soba) söylenerek “iç” (odunlar) kastedilmiştir. Yakılacak olan soba değil, sobanın içindeki odunlardır. (mecaz-ı mürsel sanatı)
* “Yer – İnsan” İlgisi
Bu şiiri sınıf çok beğendi.
Yukarıdaki cümlede “yer” (sınıf) söylenmiş, fakat sınıfın içindeki öğrenciler kastedilmiştir. (mecaz-ı mürsel sanatı)
Kandilli yüzerken uykularda
Mehtâbı sürükledik sularda
Yahya Kemal Beyatlı
Yukarıdaki şiirde “yer” adı (Kandilli) söylenerek, o bölgede yaşayan halk kastedilmiştir. (mecaz-ı mürsel sanatı)
* “Yer – Yön” İlgisi
“Batı, bu konuda kararlı davranıyor.”
Yukarıdaki cümlede “yön” adı (Batı) söylenerek “yer” (Batılı ülkeler) kastedilmiştir. (mecaz-ı mürsel sanatı)
* “Yer – Yönetim” İlgisi
Ankara, sınır ötesi harekata onay verdi.
Yukarıdaki cümlede “yer” (Ankara) söylenerek “yönetim” (Türk hükümeti) kastedilmiştir. (mecaz-ı mürsel sanatı)
* “Sebep – Sonuç” İlgisi
Bütün gün tarlalara bereket yağmış.
Yukarıdaki cümlede tarlanın bereketli olmasının nedeni yağmurun yağmasıdır. Sonuç (bereket) söylenerek sebep (yağmur) kastedilmiştir. (mecaz-ı mürsel sanatı)
* “Sanatçı – Eser” İlgisi
Orhan Veli’yi keyifle okuyorum.
Yukarıdaki cümlede “sanatçı” (Orhan Veli) söylenmiş, fakat “eser” (şiirleri) kastedilmiştir. (mecaz-ı mürsel sanatı)
TENASÜP (Uygunluk)
Aralarında anlam ilgisi bulunan sözcükleri bir arada kullanmaya “tenasüp” (uygunluk) denir.
Pek taze penbe tenlere benzer bu taşları
Yontarken eski Bergama heykeltıraşları
Yahya Kemal Beyatlı
Yukarıdaki şiirde birbiriyle anlam ilgisi bulunan “taş (mermer), yontmak, heykeltıraş” sözcükleri bir arada kullanılmıştır. (tenasüp sanatı)
Aşk derdiyle hoşem el çek ilâcımdan tabib
Kılma dermân kim helâkim zehr-i dermânındadır
Fuzûlî
Yukarıdaki şiirde birbiriyle anlam ilgisi bulunan “dert, derman, ilaç, tabip, zehir” sözcükleri bir arada kullanılmıştır. (tenasüp sanatı)
LEFF Ü NEŞR (Toplayıp Dağıtmak)
Bir mısrada birkaç sözcüğü kullanıp sonraki mısrada bu sözcüklere karşılık olan sözcükleri sıralamaya “leff ü neşr” (toplayıp dağıtmak) denir.
* Düzenli Leff ü Neşr
Birinci mısrada söylenenlerin ikinci mısrada aynı sırayla açıklanmasıdır.
Sen bana en sâdık arkadaştın
Gönlümde ateştin, gözümde yaştın
1 2
Ne diye tutuştun, ne diye taştın
1 2
Beni kıskandırıp durmalı mıydın
Tavlusunlu Hicrani
Yukarıdaki şiirin ikinci mısrasında “ateş” ve “yaş” sözcükleri söylenmiş, hemen sonraki mısrada bunlarla ilgili, bunları anlamca tamamlayan sözcükler aynı sırayla verilmiştir. (leff ü neşr sanatı)
Nedir bu savaş insanlarda barışa azim yok mu
1 2
Kan dökücü mızrağı atıp zeytin dalı tutmak yok mu
1 2
Yukarıdaki şiirin birinci mısrasında “savaş” ve “barış” sözcükleri söylenmiş, hemen sonraki mısrada bunlarla ilgili, bunları anlamca tamamlayan sözcükler aynı sırayla verilmiştir. (leff ü neşr sanatı)
* Düzensiz Leff ü Neşr
Birinci mısrada söylenenlerin ikinci mısrada tersten ya da karışık olarak söylenmesidir.
Deli eder insanı bu deniz, bu gökyüzü
1 2
Göz kırpar yıldızlar, türkü söyler balıklar
2 1
Cahit Öztürk
Yukarıdaki şiirin birinci mısrasında “deniz” ve “gökyüzü” sözcükleri söylenmiş, sonraki mısrada bunlarla ilgili sözcükler karışık olarak verilmiştir. (leff ü neşr sanatı)
İSTİFHAM (Soru Sorma)
Duygu, heyecan ve anlatımı güçlendirmek amacıyla, herhangi bir cevap beklemeden soru sormaya “istifham” (soru sorma) denir.
* İstifham sanatında şair soru sorar, ancak cevap beklemez. Çünkü cevabı kendisi zaten bilmektedir.
Her gün bu kadar güzel mi bu deniz?
Böyle mi görünür gökyüzü her zaman?
Orhan Veli Kanık
AKİS (Yansıma)
Bir cümle ya da mısra içindeki sözleri ters çevirerek söylemeye “akis” (yansıma) denir.
Her inişin bir yokuşu, her yokuşun bir inişi vardır.
← – – – – – │ – – – – – →
Atasözü
Utandım ağlayarak, ağladım utanmayarak.
← – – – – – │ – – – – – →
Mehmet Âkif Ersoy
Yemek için yaşamamalı, yaşamak için yemeli.
← – – – – – │ – – – – – →
Montaigne
NİDÂ (Ünlem/Seslenme)
Şairin duygu ve heyecanlarının coşması sonucunda olayları, varlıkları hayalinde canlandırıp onlara seslenmesine “nidâ” (ünlem / seslenme) denir.
Ey bu topraklar için toprağa düşmüş asker
Gökten ecdâd inerek öpse o pâk alnı değer
Mehmet Âkif Ersoy
Yukarıdaki şiirde şair, bu vatan için şehit düşen askerlere “Ey” ünlemiyle sesleniyor. (nidâ sanatı)
Merhaba duvarıma vuran ışık!
Kaşığımdaki çorba, merhaba!
Merhaba uğuldayan orman!
A. Kadir
CİNAS (Sesteşlik/Eş Seslilik)
Yazılışları ve okunuşları aynı, anlamları farklı olan iki sözcüğü bir arada kullanmaya “cinas” (sesteşlik / eş seslilik) denir.
Bir güzel şûha dedim iki gözün sürmelidir
Dedi vallahi seni Hind’e kadar sürmelidir
sürmeli → 1. mısra: gözü sürmeli
→ 2. mısra: sürgün etmeli, uzaklaştırmalı
Yukarıdaki şiirde “sürmelidir” sözcükleri yazılışları ve okunuşları aynı olmasına rağmen, iki farklı anlamda kullanılmıştır. (cinas sanatı)
Her nefeste işledim ben bir günâh
Bir günah için demedim bir gün âh
Süleyman Çelebi
günâh → 1. mısra: dine göre suç sayılan davranış
gün âh → 2. mısra: bir gün âh etmedim, pişman olmadım
Yukarıdaki şiirde “günâh-gün âh” sözcükleri yazılışları ve okunuşları aynı olmasına rağmen, iki farklı anlamda kullanılmıştır. (cinas sanatı)
TERDİT (Şaşırtma/Beklenmezlik)
Sözü beklenmedik bir biçimde bitirerek okuyucuyu şaşırtmaya, merakta bırakmaya “terdit” (şaşırtma / beklenmezlik) denir.
En ağır işçi benim
Gün yirmi dört saat
Seni düşünüyorum
Ümit Yaşar Oğuzcan
Yukarıdaki şiirin son mısrasında şair, şiirin genel anlam akışının dışına çıkar. Şiir şaşırtıcı, beklenmedik bir biçimde sona erer. (terdit sanatı)
Dişin mi ağrıyor?
Çek kurtul.
Başın mı ağrıyor?
Bir çeyreğe iki aspirin.
Verem misin?
Üzülme, onun da çaresi var,
Ölür gidersin…
Sabri Soran
Yukarıdaki şiirde şair, diş ve baş ağrılarına çareler buluyor, ancak iş verem hastalığına gelince “Ölür gidersin…” diyerek şaşırtıcı, beklenmedik bir yorum yapıyor. (terdit sanatı)
TEDRİC (Derecelendirme)
Bir düşünceyi, yükselten veya indiren bir düzen içinde derecelendirerek sıralamaya “tedric” (derecelendirme) denir.
Geçsin güzel günler, haftalar, aylar, mevsimler, yıllar
Zaman sanki bir rüzgâr ve bir su gibi aksın
Enis Behiç Koryürek
Yukarıdaki şiirde zamanla ilgili sözcükler, derecelendirilerek sıralanmıştır. (tedric sanatı)
Gün → hafta → ay → mevsim → yıl
1 gün 7 gün 30 gün 3 ay 12 ay
LEB DEĞMEZ (Dudak Değmez)
İçinde dudak ünsüzleri (b, p, m, f, v) bulunmayan şiirlere “leb değmez” (dudak değmez) denir.
* Leb değmez sanatı halk şairleri (saz şairleri) tarafından kullanılmıştır.
* Saz şairleri tek olarak ya da başka âşıklarla karşılıklı leb değmez söylerken dudaklarının arasına iğne koyarlar. Yanlışlıkla dudak ünsüzlerinden birini söylediklerinde iğne dudaklarına batar. Bu şekilde hakemlerin ceza vermesine gerek kalmaz.
Hicran zindanında dara çekilen
Saklar sinesinde neçe dağları
Âşık Şenlik
Yukarıdaki şiir, dudak ünsüzleri (b, m, p, f, v) kullanılmadan söylenmiştir. (leb değmez sanatı)
SECİ (Düzyazıda ki Kafiye)
Düzyazıda kafiyeli sözler kullanmaya “seci” denir.
Işkdur gönli gülşen iden, ışkdur içi vü taşı rûşen iden.
Sinan Paşa
(gülşen: gül bahçesi, ruşen: aydınlık)
ALİTERASYON (Ünsüz Tekrarı)
Şiirde belli bir ahenk sağlamak amacıyla aynı ünsüz harf veya harflerin tekrarlanmasına “aliterasyon” (ünsüz tekrarı) denir.
Eylül melûl oldu gönül soldu da lâle
Bir kâküle meyletti gönül geldi bu hâle
Edip Ayel
Yukarıdaki şiirde “l” ünsüzlerinin tekrarıyla belli bir ahenk sağlanmıştır. (aliterasyon sanatı)
ASONANS (Ünlü Tekrarı)
Şiirde belli bir ahenk sağlamak amacıyla aynı ünlü harf veya harflerin tekrarlanmasına “asonans” (ünlü tekrarı) denir.
Ok atılır kalasından
Hak saklasın belasından
Köroğlu’nun narasından
Her yan gümbür gümbürdenir
Köroğlu
Yukarıdaki şiirde “a” ünlülerinin tekrarından belli bir ahenk sağlanmıştır. (asonans sanatı)
AKROSTİŞ
Bir şiirde mısraların ilk harflerinin, yukarıdan aşağıya okunduğunda anlamlı bir sözcük olacak biçimde düzenlenmesine “akrostiş” denir.
Demek sevmek böyle bir şeymiş
İnan ölmekten betermiş
Düşünmesi bile güzelmiş
Eline bir kez değmeyi
Miş miş miş
Soner Şahin
Yukarıdaki şiirde mısraların ilk harflerini yukarıdan aşağıya okuduğumuzda anlamlı bir ad çıkar: DİDEM . (akrostiş sanatı)
HÜSN-İ TA’LİL de Ölüm anlatılmamıştır. giden sevgiliyi anlatmıştır. yahya kemal. O da nazım hikmet’in annesidir. 😛
çok elerinize saglik
Yubi
hiç de uzun değil
site olmasaydı yapamazdım
harikasınız
çok gzl
ÜF BE NEYE TEŞEKÜR EDİYON OĞLUM
KONULAR ÇOK GÜZEL
thank you
Çok teşekür ediyorum,sizler olmasydınınız performans ödevimi yapamıyordum…
Çok Güzel bir site :)))))
aynısı zaten !!!!!!!!!
bence çok uzun ama güzel eğendim :)) ya of yazana kadar canım çıktı y :))
napim?
güzel ama bana göre değil ben bu dersten nefret ederim bu sınavdan her zaman düşük not alırım hpcasını da sevmem
30 SÖZ SANATININ HEPSİ YOKİ BURADA YA
SÖZ SANATLARININ TAMAMINI BULABİLECEĞİM BİR SİTE SÖYLERMİSİNİZ
çok güzel olmuş çok ayrıltılı ve okunaklı çok beğendim mesala öbür sayfalara girdeğinde hiç ayrıntılı değilk çok güzel ve okunaklı bu sayfayı beğendim
Gerçekten çok güzel derste işlemiştik bu konuları
Hiç korkma ben de korkuyodum ama hiçbir şey olmadı şimdi düşük alsamda umrumda değil çünkü hocasını sevmiyorum ve takmıyorum 🙂
yarın edebiyat sınavım var yardım edin lütfen cok korkuyorum
gerçekten çok güzel emeğinize sağlık
bencede
alın arkadaşlar gerçeği burda 16 tane
.edebiyatbilgileri.com/sdetay.asp?did=44
olm 18 tane var başka sitelerde burda niye 27 tane
çok iyi bence
teşekürler performans ödevi yapmamda yardımcı oldun bunun daha kısa şekli yok mu
alah razı olsun
lan buney cok uzun ben bunu yazacagıma
çok uzun ama güzel
çok uzun olmasa
salam sayın : Bülent Sakça
barlı ve deyerlı yazgılarınızdan olduqja faydalandım.
mende azerbayjan şeırınde (( edebı senetler ünvanı eıle bır metleb yazmışam baxm** eıstesenız mınetdar olam sıtemı aşagıda göre bılersınız:
.tarnabozan.blogfa.com/
helelık
Cok tesekürler 🙂
Demek sevmek böyle bir şeymiş
İnan ölmekten betermiş
Düşünmesi bile güzelmiş
Eline bir kez değmeyi
Miş miş miş
prıdiens arkadaşım laflarımızı bilip konuşalım lütfen!!! saygılı olalım biraz…
süper
süper olmuş emeği gecenlere teşekür ederim
süper olmuş emeğe sağlık
teşekürler güzel olmuş çok yardımcı oldu
tşk güzel hazırlanmış
çok teşeküt edrim çok yardımcı oldunuz sagolun 🙂
gerçekten güzel ama örnekler az bence ama yinede emeğe saygı diyoruz….
tenks çok yardımcı oldu…
süpersiniz ÇOK ÖDEVİME YARADI 😀
yınede bu dersin Alah belasını versin
BUNLAR COK AZ OLMUS….BASKA SANATLARI DA ALIR MISINKIZ LUTFEN…
bune len bu kadar söz sanatı mı olur biz bitik edbiyat dersinde bu kadar mı yazacaz len acıyın bize
bilgi için sağolun:)
teşekür ederim tam anlayacağım biçimdeydi
çok qüsel olmus ama çok uzun olmus yinede tşkler…
teşekürler.çok işime yaradı.
saoln ya çk gsl.d.d
neden bukadar uzun yazdınız ben yazamadım keş ke özeti olsaydı
Elinize sağlık edebiyat makalemi sayfanız sayesinde adam etim
***gibi be
gerçektn çk güzel olmuş defterden daha iyi anladım diyebilirim
Güzelmiş
süpersiniz ya tşk
sınavım için hayırlısı
Benim Türk Edebiyatındaki Ödevimdi Teşekürler Bülent Sakça’ Bey
hocam bu yaptığınız şeyler çok güzel ve müthiş derece güzel 🙂
tşk ler bana çok yardımcı oldunuz
1.)TEŞBİH(BENZETME)
Sözü daha etkili duruma getirmek için aralarında ilgi bulunan iki unsurdan güçsüzü olanı güçlü olana benzetmektir.
Benzetmede dört unsur bulunur:
a)Benzenen b)Benzetilen
c)Benzetme Yönü d)Benzetme Edatı
Bu öğelerin kulanılıp kulanılmaması açısından da üç çeşit benzetme vardır:
— Çocuk tilki gibi kurnaz biriydi.
—Minik yavrucak elma gibi kıpkırmızı yanaklarıyla gülücükler saçıyordu.
Benzeyen
—Bizim de kalbimizi kımıldatır yerinden
Toprağa diz vuruşu dağ gibi zeybeğin
—Binalar kale gibi olduğundan içeri
B.tilen B.nen B.E
girilemiyordu.
—Kim bu cenet vatanın uğruna olmaz ki feda?
B.tilen B.yen
—Karısına yılarca cehenem hayatı yaşatı.
B.tilen B.yen
—Muavin,yolculara: Pamuk eler cebe!
B.tilen B.yen
diye bağrıyordu.
2.İSTİARE(EĞRETİLEME)
Benzetmenin asıl unsuru olan benzeyen ve benzetilenden yalnızca biri kulanılarak yapılır.
a.)Açık İstiare:Benzeyenin bulunmayıp yalnızca benzetilenle yapılan istiaredir.
b.)Kapalı İstiare:Benzetilenin bulunmayıp yalnızca benzeyenle yapılan istiaredir.
—Bir hilal uğruna ya rab ne güneşler batıyor. (A.İ)
—Ay,altın ağaçlardan yere damlıyordu.(K.İ)
Açtım avucumu altına tutum.
—Ülkemizde üniversiteden mezun olmuş pek çok fidan artık iş de bulamıyor.(A.İ)
—Bahar gelince bir ağızdan şarkılar söyler kuşlar.(K.İ)
—Bugün gökten inciler yağıyordu.(A.İ)
—Galatasaray,Fenerbahçe kalesine gol yağdırdı.(K.İ)
—Genç adamın sözleri,kızın yüreğini yakıyordu.(K.İ)
—Sanat,hür bir ortamda boy atar.(K.İ)
—Kurban olam,kurban olam,
Beşikte yatan kuzuya.(A.İ)
3.)KİNAYE
Bir sözü hem gerçek hem de mecaz anlamda kulanmaktır.
Uyarı:Kinayede daha çok mecaz anlam kastedilir.
—Mum dibine ışık vermez.
—Hamama giren terler.
—Taşıma su ile değirmen dönmez.
—Yuvarlanan taş yosun tutmaz.
—Ateş düştüğü yeri yakar.
—Yaptığı hatayı anlayınca yüzü kızardı.
4.)MECAZ-I MÜRSEL(AD AKTARMASI)
Benzetme amaç güdülmeden bir sözün ilgili olduğu başka bir söz yerine kulanılmasıdır.
—İşe alınman için dün şirketle görüştüm.(İnsan)
—Yarın sınıfı 9/H sınıfı yapacak.(Öğrenci)
—Toplantıya Miliyet gazetesinin güçlü kalemleri de geldi.(Yazar)
—Nihatın golüyle tüm stat ayağa kalktı.(Seyirci)
—O evine çok bağlı bir insandır.(Ailesi)
—Bu olay üzerine bütün köy ayaklandı.(Halk)
—İstanbul’dan kalkan uçak az önce Adana’ya indi.(Havalanı)
5.)TEŞHİS(KİŞİLEŞTİRME)
İnsan dışındaki canlı cansız varlıklara insan özeliği kazandırmaktır.
Her teşhiste aynı zamanda kapalı istiare vardır.
—Güzel giti diye pınar ağladı.
—Menekşeler külahını kaldırır.
—Bir sarmaşık uyanıyordu uykusunda
Geriniyordu bir eski duvarın sıvasında.
—Toros dağlarının üstüne,
Ay un eledi bütün gece.
—O çay ağır akar,yorgun mu bilmem,
Mehtabı hasta mı,solgun mu bilmem.
—Aheste çek kürekleri mehtap uyanmasın,
Eskici dükanında asma sat,
Çelik bir şal atmış omuzlarına.
—Yalnızlığın okşadığı kalbime,yağmurlar küskün,
En güzel türküyü bir kurşun söyler.
—Bu akşam sonbahar ne kadar serin,
Geceyi hasretle zaman.
6.)İNTAK(KONUŞTURMA)
İnsan dışındaki varlıkları konuşturmaktır.Her intak sanatında teşhis sanatı vardır;ancak her teşhiste intak sanatı yoktur.
—Deniz ve Mehtap sordular seni: Neredesin?
—Maymun şunu anlatmak istemişti fikrince:
Boşa gitmez kötüye bir ceza verilince.
—Dal bir gün dedi ki tomurcuğuna:
İçimde kanayan yara gibisin.
—Ey benim sarı tamburam!
Sen ne için inilersin?
İçim oyuk,derdim büyük
Ben onunçün inilerim
—Ben ki toz kanatlı bir kelebeğim,
Minicik gövdeme yüklü Kaf dağı.
—Adam elini uzatı,tam onu koparacağı sırada menekşe: Bana dokunma!diye bağırdı.
7.)TECAHÜL-İ ARİF
Anlam inceliği oluşturmak için herkesçe bilinen bir gerçeği bilmiyormuş gibi aktarmalıdır.
—Şakaklarıma kar mı yağdı ne var?
Benim mi Alahım bu çizgili yüz.
—Sular mı yandı,neden tunca benziyor mermer?
Geç fark etim taşın sert olduğunu.
—Gökyüzünün başka rengi de varmış,
Su insanı boğar,ateş yakarmış.
—Şu karşıma göğüs geren,
Taş bağırlı dağlar mısın?
—Saçların dalgalı,boya mı sürdün?
Gelmiyorsun artık,bana mı küstün?
—İçimde kar donar,buzlar tutuşur,
Yağan ateş midir,kar mıdır bilmem.
8.)HÜSN-İ TA’LİL
Sebebi bilinen bir olayın meydana gelişini,gerçek sebebinin dışında başka,güzel bir nedene bağlamadır.
—Gül bahçesi sevgiliden haber geldiği için
Süslendi ve güzel kokular süründü.
—Yoksun diye bahçemde çiçekler açmıyor bak.
—Senin o gül yüzünü görmek için
Sana güneş bakmak için doğuyor.
—Benim kaderime ve yalnızlığıma
Irmaklar bile ağladı.
—Rüzgar gökte bir gezinti,
Üşürüz her akşam vakti,
Ne sıcak vücutlar giti,
Toprağı ısıtmak için.
—Güler kızarır utancından o gonca gül gülünce
Sümbül bükülür kıskancından kakül bükülünce.
—Bir an önce görülsün diye Akdeniz,
Toroslarda ağaçlar hep çocuk kalır.
—Toros dağlarının üstüne
Ay, un eledi bütün gece.
9.) MÜBALAĞA (ABARTMA):
Sözün etkisini güçlendirmek için bir şeyi olduğundan daha çok ya da olduğundan daha az göstermektir.
—Manda yuva yapmış söğüt dalına,
Yavrusunu sinek kapmış.
—Alem sele giti gözüm yaşından.
—Bir ah çeksem dağı taşı eritir,
Gözüm yaşı değirmeni yürütür.
—Bir gün gökyüzüne otursam,
Evlerin tavanlarını birer birer açsam.
—Sıladan ayrıyım,gözümde yaşlar,
Sel olup taşacak bir gün derinden.
—Sana olan aşkım dağı taşı eritir,
Gözümdeki yaşlardan bir deniz olur.
—Ben ki toz kanatlı bir kelebeğim,
Minicik gövdeme yüklü Kaf dağı.
—Sekizimiz odun çeker,
Dokuzumuz ateş yakar
Kaz kaldırmış başın bakar
Kırk gün oldu ,kaynatırım kaynamaz.
—Sana dar gelmeyecek makberi kimler kazsın?
Gömelim gel seni tarihe desem,sığmazsın.
—Bir of çeksem karşıki dağlar yıkılır.
10.)TEZAT (KARŞITLIK)
Aralarında ilgiden dolayı,birbirine zıt kavramları bir arada kulanmaktır.
—Ağlarım hatıra geldikçe gülüştüklerimiz.
—Neden böyle düşman görünürsünüz,
Yılar yılı dost bildiğim aynalar?
—İçimde kar donar,buzlar tutuşur,
Yağan ateş midir,kar mıdır bilmem.
—Sana çirkin dediler,düşmanı oldum güzelin.
—Yükseğinde büyük namlı karın var,
Alçağında mor sümbülü bağın var.
—Gülmek ol,goncaya münasiptir,
Ağlamak bu,dil-i hazine gerek.
—Karlar etrafı bembeyaz bir karanlığa gömdü.
11.) TEVRİYE (AMACI GİZLEME)
İki değişik anlamı olan bir sözcüğün bir dize ya da beyite iki anlamının da kulanılmasıdır.
—Tahir Efendi bize kelp demiz (Tahir:özel ad.)
İltifatı bu sözde zahirdir
Maliki mezhebim benim zira
İtikadımca kelp Tahirdir.
—Bu kadar letafet çünkü sende var,
Beyaz gerdanında bir de ben gerek.
—O güzel yüzün benli de,
Göğsün niye bensiz?
—Baki kalan bu kubede hoş bir sada imiş,
Ben yarime gül demem,yarim bana gülmedi.
—Beyefendi ailenin güneşi,sen de ayısın.
—Sen gitin yaslara büründü cihan,
Soluyor dalarda gül dertli dertli.
—Şu köpek leşi de şurda fuzuli,
O kadar içerlediysen tut kıçından
Vur yere de çıksın içindeki ruhi.
12.)TELMİH (HATIRLATMA)
Söz arasında herkesin bildiği bir olaya ya da kişiye işaret etme sanatı.
—Vefasız Aslıya yol gösteren bu,
Keremin sazına cevap veren bu.
—Ne büyüksün ki kanın kurtarıyor teshidi,
Bedrin aslanları ancak bu kadar şanlı idi.
—Ekmek Leyla oldu bire dostlarım,
Mecnun olup ardı sıra giderim.
—Şu Boğaz harbı nedir?Var mı ki dünyada eşi?
En keşif orduların yükleniyor dördü beşi.
—Yırtarım dağları enginlere sığmam taşarım.
—Gökyüzünde İsa ile,
Tur dağında Musa ile ,
Elindeki asa ile,M
Çağırayım Mevlam seni.
13.)TARİZ (TAŞ ATMA)
Bir kişiyi iğneleme,bir konuyla alay etme veya sözün tam tersini kastetmedir.
—Müftü Efendi bize kafir demiş.
—Tutalım ben ona diyem müselman.
—Lakin varıldıktan ruz-ı mahşere,
İkimiz çıkarız orda yalan.
—Bu ne kudret ki elifbayı okur ezberden.
—Tahir Efendi bize kelp demiş,
İltifatı bu sözde zehirdir,
Maliki mezhebim benim zira,
İtikadımca kelp Tahirdir.
—Bir nasihatım var zamana uygun,
Tut sözümü yatıkça yat uyuma,
Meşhur bir kelamdır sen kazan sen ye,
El için yok yere yanma.
—O kadar zeki ki bütün sınıfları çift dikiş gidiyor.
14.)TEKRİR
Anlatımı güçlendirmek için bir sözü sık sık tekrar etmektir.
—Beni bende demen,ben değilim,
Bir ben vardır,bende benden öte.
—Söz ola kese savaşı,
Söz ola kestire başı,
Söz ola oğlu aşı,
Yağ ile bal ede bir söz.
—Ben güzele güzel demem,
Güzel benim olmayınca.
—Seni tanımadan önce ben,ben değildim,
Seni tanıdıktan sonra aslında bensizliğin sensizliğin olduğunu anladım.
—Gece midir insanı hüzünlendiren,
Yoksa insan mıdır hüzünlenmek için, Geceyi bekleyen?
Gece midir seni bana düşündüren?
Yoksa ben miyim seni düşünmek için,
Geceyi bekleyen?
15.)TENASÜP (UYGUNLUK)
Anlam yönünden birbiriyle ilgili sözcükleri bir arada kulanmaktır.
—Deli eder insanı bu dünya,
Bu gece,bu yıldızlar,bu koku,
Bu tepeden tırnağa çiçek açmış ağaç.
—Artık demir almak günü gelmişse zamandan,
Meçhule giden bir gemi kalkar bu limandan. (Yahya Kemal Beyatlı)
—Arım,balım,peteğim,
Gülüm,dalım,çiçeğim,
Bilsem ki öleceğim,
Yine seni seveceğim,
—Güler kızarır o gonca gül gülünce,
Sümbül bükülür kıskancından kalül bükülünce
—Bu akşam ışık olduk,renk olduk,ses olduk,
Yeniden kışla olduk,asker olduk,tüfek olduk.
16.)LEF ÜNEŞR
Bir dizede iki ya da daha fazla kavramdan bahsetikten sonra diğer dizede onlarla ilgili açıklama yapmaktır.
—Bakışların fırtına,
Duruşun durgun su,
Biri alabora eder,
Biri boğar.
—Gönlümde ateştin,gözümde yaştın,
Ne diye tutuştun,ne diye taştın.
—Ben bir sedefim,sen nisan bulutu,
Ver damlaları,al yuvarlak inciyi.
17.)İSTİFHAM(SORU SORMA)
Anlatımı daha etkili hale getirmek için cevap alma amacı gütmeden soru sormaktır.
—Kim bu cenet vatanın uğruna olmaz ki feda? (Mehmet Akif Ersoy)
—Şakaklarıma kar mı yağdı ne var?
Benim mi Alahım bu çizgili yüz? (Cahit Sıtkı Tarancı)
—Sana dar gelmeyecek makberi kimler kazsın?
—Şu karşıma göğüs geren
Taş bağırlı dağlar mısın?
—Hangi çılgın bana zincir vuracakmış?Şaşarım!
—Her gün bu kadar güzel mi bu deniz?
Böyle mi görünür gökyüzü her zaman?
18.)TEDRİC
Birbiriyle ilgili kavramların bir derece gözetilerek sıralanmasıdır.
—İki asker,mızrak mızrağa,kılıç kılıca,hançer hançere vuruşmaya başladı.
—Makbar,makber değil;bir türbe,türbe değil;bir mabet,mabet değil;bir küre,küre değil;bir sonsuz uzay.
19)NİDA (SESLENME)
Şidetli duyguları,heyecanları coşkun bir seslenişle anlatmadır.Daha çok ay,ey,hay,ah ünlemleriyle yapılır.
—Ey mavi göklerin beyaz ve kızıl süsü! (Arif Nihat Asya)
—Ey benim sarı tamburam!
Sen ne için inilersin?
—Çatma kurban olayım ey nazlı hilal!
20.)CİNAS
Yazılışları aynı,anlamları farklı sözcüklerin bir arada kulanılmasıdır.
—Niçin kondun a bülbül kapımdaki asmaya
Ben yarimden ayrılmam ***ürseler asmaya.
—Göl kıyısındaki sazların arasında bir saz sesi geliyordu.
— Kara gözler,
Sürmeli kara gözler,
Gemim deryada kaldı,
Gözlerim kara gözler.
—Kalem böyle çalınmıştır yazıma,
Yazım kışıma uymaz,kışım yazıma.
—Böyle bağlar,
Yar başın böyle bağlar,
Gül açmaz,bülbül ötmez,
Yıkılsın böyle bağlar.
21) ALİTERASYON
Dize ya da mısrada ahenk oluşturacak şekilde,aynı sesin veya hecenin tekrarlanmasıdır.
—Eylülde melül oldu gönül soldu lale
Bir kaküle meyleti gönül geldi bu hale.
—Seherde seyre koyuldum semayı deryayı.
—Kara toprak içinde kara karıncayı karanlık gecede görür.
—Beyaz gerdanında bir de ben gerek.
22.) SECİ
Düz yazıda cümle içinde yapılan uyağa denir.
—İlahi,kabul senden,ret senden;şifa senden,dert senden İlahi,iman verdin,daim eyle;ihsan verdin,kaim eyle.
—Ten cübesi çak gerek,gönül evi pak gerek.
—Ey gönlümün nuru,gönülerin süruru!
—De gül idim ben sana mail sen etin aklımı zail. (Fuzuli)
hazırlayan arkadaşa teşekür ediyorum.ASONANS diye bir terimden haberim yoktu emekli bir türk dili öğretmeni olarak,
güzelmiş
hocam bize verdiğiniz fotogopilerin aynısı emeğiniz sağlıkçok teşekürler buğra aydoğan 24 kal
Herkeze Çok teşekürler..
ÇOK TEŞEKÜRLER HOCAM BIZE VERDIĞİNİZ FOTOKOBİLERİN AYNISI BURDAN DA PEKİŞTİRMİŞ OLUYORUZ:) 24KAL 9-B BUĞRA
gerçekten çok yardımcı oldunuz….teşekürler……..süpersiniz,,,,,,,
hocam bize verdiğiniz fotokobilerin aynısı emeğiniz sağlık çok teşekürler bugra aydogan 24kal 9/b
Verdi?iniz örneklerin orjinali?inden dolay? te?ekür ederim…Sanatla edebiyatla u?ra?an insanlara selam olsun 🙂
Akis sanat? en çok sevdi?im sanat hala…
”A?k?n beni öldürür
Öldürür beni a?k?n”
Eme?inize sa?l?k…
te?ekür ederim bana cok yard?mc? oldunuz. 😀