Muhteşem bir sözlü geleneğe sahip olan Anadolumuzda „Yalancιnιn mumu yatsιya kadar yanar“ diye güzel bir deyişimiz vardιr. Sosyolojik bir vakιa olarak bilinir ki hiç bir işgâlci güç işgâl ettiği topraklarι sιrtιna vurup başka bir yere taşιmaz. Sadece o ülkenin değerlerini (bu yeraltι ve yer üstü zenginlikleri olabileceği gibi manevi zenginlikler de olabilir) sömürecek yada semirecek bir düzen kurar ve gider.Yakιn tarihimizde yaşanan pek çok olay milli öğütüm sistemi maharetiyle tarafιmιza tamamen büyük bir „yalan“ olarak yutturulmaya çalιşιlmιştιr. Yakιn tarih konusundaki yasaklamalara rağmen bazι yiğit insanlar farklι belgelerle bu işin doğrularιnι ortaya koyma adιna zindan zindan dolaştιrιlmιş kendilerine „linç“ kampanyalarι düzenlenmiş ve yok edilmeye çalιşιlmιşlardιr. Bu konularda açιlan davalarιn haddi hesabι yoktur. Cumhuriyeti kuran kadrolarιn „tabii-kevni“ yasalarι hiçe sayarak bir toplumu yeni baştan yaratmak(!) için giriştikleri kιyιmlar hep o günün şartlarι öyleydi yahut her devrimde biraz kan olur gibi suya tirit açιklamalarla geçiştirilmiş ve o günün yöneticilerinin yapmιş olduğu bu tür kιyιmlar hiç bir zaman eleştirilemesin diye haklarιnda koruma yasalarι çιkartιlarak steril ve dokunulmaz hale getirilmişlerdir. Buna cüret etmeye kalkιşanlar ise hükmü sonradan verilmek üzere idam sehpalarιnda can vermişlerdir. Açιktan idam edilemiyenler ise fail-i meçhul cinayetlere kurban gitmiştir.
Cumhuriyeti kuran kadrolarιn etrafιndaki kan emici sülükler ilgili kadrolarι kutsayarak adeta „Tanrι“ olarak lanse etmişlerdir. Tanrιlar elbette kusursuz olurlardι. Osmanlιya ait ne varsa hepsini „tu-kaka“ ilan eden bu batι devşirmesi monşerler ülkenin hemen her köşesine kurduklarι kereste fabriklarι ile (İstiklal Mahkemeleri) kütük olarak gördükleri bu yorgun ama dindar ve onurlu toplumu 5è 10 „kalaslar“ haline getirmek için dört vardiya halinde tam mesai sarfederek hιzardan geçirdiler.
Ülke insanιnι tek tip kalaslar haline getirmek için öylesine kuvvetli bir irade vardι ki kalas olma konusunda en ufak bir itirazι dillendirenlerin tamamι „un-ufak“ edildiler. Öyle ya ne de olsa her devrimde biraz kan akabilirdi. İlkokul kitaplarιndan itibaren üniversite son sιnιfa kadar bize ballandιra ballandιra anlatιlan bir yιğιn yalan ve hayal ile beynimiz yιkandι. Büyük üstadιn deyimiyle „cüce“ ler kahraman „kahraman“ lar ise cüce olarak tanιtιldι. Osmanlι tamamen inkar edilerek bu toplumun adeta hüda-i nabit bir ahali olduğu ispata çalιşιldι. Halbuki zulüm ile abâd olunamayacağι bilinen bir gerçektir. Bilim-kurgu filmlerindeki hafιzasι silinen „zombi“ bir tür üretmenin hayaline kapιlan bu ceberrut kadrolar toplumsal hafιzanιn tabii ve değişmez bir yasa olduğu gerçeğini ιskalamιşlardι.
7`den 70è hemen herkes tarafιndan zoraki „vatan haini“ olarak ilan edilen sultan Vahdettin için bir zamanlar Ecevit, vatan haini değildi dediği için başιna gelmeyen kalmamιştι. Ama bence yine de sadece bu konuda bile olsa Ecevit’e bir teşekkür borcumuz olduğunu hatιrlamalιyιz. Bu arada „Dersim“ gibi yakιn tarihin en netameli konusunu kürsüden resmi belgelerle açιklayιp yiğitçe bir çιkιşla bunun bir „katliam“ olduğunu söyleyen ve bu konuda devleti yöneten sorumlu bir kişi olarak „özür“ dileyen Başbakanιn yaptιğι ise her türlü takdirin üzerinde ayakta alkιşlanacak onurlu bir devlet adamι tavrιdιr.
Gözlerimizi kapatarak güneşi ya da ιşιğι yok edemeyiz, olsa olsa kendimizi karanlιğa mahkum etmiş oluruz. Türkiyemiz yakιn tarihi ile yüzleşmeli. Kendi tarihini bilmeyen yahut yanlιş bilen bir milletin ileri bir medeniyetin taşιyιcιsι olmasιna imkan yoktur.
Dersim de yaşanan hadiselerin „isyan“ olup olmadιğι vicdanι hür tarihçilerin kanaati ile oluşabilecek bir olgudur. Bir an için bunun bir isyan olduğunu kabul etmiş olsak bile böylesine ceberrut, faşizan ve zorba yöntemlerin kullanιlmasιnι vasat bir insan vicdanι asla onaylayamaz. Biz burada Dersim konusundaki tarihi vesikalara atιf yapmak niyetinde değiliz. Ancak okuyan, düşünen ve ülkesini seven sade bir vatandaş olarak tarihimiz konusunda ιsrarla beni yanιltan ve bana yalan-yanlιş bilgileri zorla bellettiren bu „resmi hizmete mahsus“ ideolojik yapιlanmadan kendi adιma ben de şikayetçiyim.
Üstelik bu faşizan kadrolar sadece etnisite ve mezhepsel yaklaşιmla değil pozitivist ideal ve kiralιk kafalarι gereği dindar müslümanlara da olmadιk eziyetleri reva görmüşlerdir. Sadece inandιğι değerleri yaşamak istediği için işkencehanelerden geçirilen ve düzmece hükümlerle darağaçlarιnda can verenlerin hesabι bile bilinmemektedir. O halde Başbakanιmιz bu ülkenin kahιr ekseriyetini teşkil eden sünni müslümanlardan da behemahal devlet adιna özür dilemeli, dahasι bugün bile mütedeyyin insanlarιmιzι rahatsιz eden yüzlerce uygulamaya derhal son vermelidir.
Vicdan ve insaf sahibi insanlar zulüm kimden gelirse gelsin mazlumdan yana tavιr alιrlar. Üstelik mazlumun etnisitesi, mezhebi, meşrebine de bakmazlar. Ancak ülkemizde garip ironiler de yok değildir hani. Dersimde CHP katliam yapmιş bu çok açιk ve bunu kendileri de biliyor ama buna rağmen şimdiki Tunceli vilayetimizden CHP paso oy devşiriyor. Bilmem ne planlarιnda Alevi önderleri için bizzat isimleri sayιlarak suikastler düzenleniyor ama onlar yine de sadece Ak Parti düşmanlιğι gözesinde buluşuyorlar. Her zaman bu alevi kesimin ülkemizdeki en eğitimli kesim olduğu söylendiğine göre bu ne yaman çelişkidir anlayabilmiş değilim. Tecavüzcüsüne aşιk olan ahmak kιz, yahut celladιna ayran ikram eden enayi durumuna düşmek hangi gerekçe ile izah edilebilir.
Neyse yakιn tarih konusunda başbakanιmιz tarafιndan yapιlan bu cesur açιklama ülkemizin gerçekten de „değer“ konusunda bocalamakta olan dünyanιn önüne yepyeni bir proje koyabilecek bir irade gösterebileceğini ispatlamιştιr. Bundan böyle Türkiye tιpkι geçmişte olduğu gibi milletiyle birlikte tarihe malzeme olmak yerine tarih yazma misyonunu üstlenecektir. Dersimden alιnacak daha nice „ders“ ler var…
Baki Selam ve Saygιlarιmla.
Ömer Erdem
Mainz/Almanya
Anonim;
Önce kaçtığınızı kabul edin. Bal gibi de sorularıma cevap vermemek için kaçtınız. Ben de düşünüyordum niye kaçtınız diye. Anladım ki hakimliğe oynuyormuşsunuz. Olur böyle şeyler!
Yaşımın, sizin yaşınıza göre bir hayli küçük olduğunu bilsem de size tavsiyem hakimliğe de oynasanız, Yargıtay veya Danıştay’a da oynasanız siz, önce kendiniz olun ve birilerini sıkıştırmaya çalışırken size sorulan sorulara cevap verin ve en önemlisi de, kendinizin cevap veremeyeceği soruları başkalarına yöneltmeyin. Yöneltiyorsanız o halde siz de, size yöneltilen soruları korkmadan, menfatinizi düşünmeden cevaplayın, yalnızca gerçekleri söyleyin. Farklı düşünceler olacaktır zira demokrasinin gereği budur. Saygı duymayı bilmeli insan. Fakat şunu da söylemeliyim ki sizin gibi birisinin, bu ülkede hakim olacak olması karşısında “Yazık bu ülkeye” derim. Zira şu ana kadar demokrasinin d’sinden anlamadığınızı gördüm, zira Çölaşangileri okuyan birisinin hangi duygu ve düşüncede olduğunu gördüm. Muhalif bir kimlikte olabilirsiniz ancak “Bazı kişilerin yüzünden herkes öldürülebilir”, “çocuklar öldürülebilir”, “15 bin kişi öldürülebilir, olay tamamen budur” diyen insafsız ve vicdansizlar gibi “bir yer, yerle yeksan edilebilir, masumlar da önemli değildir zira söz konusu devlet ise gerisi teferuatır, herkes öldürülebilir” diyen, Çölaşanvari siz ve sizin gibilerin, halktan korkanların, hakim, savcı vs. olacak olması ve hata malesef şimdiye kadar o koltukları tutması Türkiye için kayıptır. Zira bu ülkeyi bugüne kadar yılarca kimlerin yönetikleri ve hangi koltuklarda kimlerin oturdukları ortadadır. Önemli olan o koltuklarda kim oturursa otursun demokrasiyi işletmesi, hangi görüşte ve inanışta olursa olsun herkese eşit davranmasıdır. “Ne mutlu Türk’üm diyene” diyen sizin gibi birisinin karşısına yarın bir gün bir Türk olmayan vatandaş çıksa gelse ne yaparsınız? “Dersim’de veya herhangi bir yerde bunlar yapıldı, şunlar idam edildi, şu din adamlarına işkenceler yapıldı, andımızı her gün okumak istemiyorum zira ben Türk değilim! diyen birisi karşınıza gelse ne yaparsınız? Yılarca yapılanları bu halka yapacağınıza eminim ve bu yüzden de sizin gibilerin o koltuklarda oturmalarının Türkiye’yi muasır medeniyetler seviyesine çıkarmayıp üstüne geriye ***üreceğini biliyorum. Bunu biliyor ve üzülüyorum. Zira siz ki halka “bidon kafalı, eşek, *****” diyen yazarların hayranı olan birisiniz ve halkın efendisi olması gereken devlete halkına hakaretler eden birisi olarak oturacaksınız. Yazık be bu ülkeye. Bu ülkenin niye şimdi bu durumda olduğunu anlamama yardımcı oldunuz.
Gelelim Dersim’e…
Önce şuna cevap verin: O dönem, devletin başında kim ve hangi parti vardı? Hem kabul ediyorsun bazı acıların yaşandığını hem de…
Ayrıca tarih, bembeyaz değildir. Ak da kara da değildir, gridir. Tarihi değerlendirirken “Evet bunlar iyi, güzeldi ancak bunlar da olmamalıydı. olmasa daha iyiydi” denmeli. Ayrıca biliyoruz ki bizler, resmi tarihi biliyoruz ancak gerçek tarihimizi de bir gün elbete öğreniriz. En azından kimlerin, bu ülkenin ve insanının menfatine bir şeyler yaptığını kimlerin ise bu ülkeyi yılarca geriye ***ürdüğünü öğreniriz. İsimleriyle, cisimleriyle…
Dersim İsyanı, Dersim Katliamı veya Dersim Soykırımı; şu anki adıyla Tunceli ili’nde 1937 yılında merkezi hükümetle Dersim aşiretleri arasındaki anlaşmazlıklar sonucu yaşanan olaylar. Dersim’de mutlak devlet hakimiyetini sağlamak için Türk Silahlı Kuvetleri tarafından Dersim Harekâtı düzenlendi.
İhsan Sabri Çağlayangil’e göre, 1937 yılında Atatürk Singeç Köprüsü’nün açılışını yapmak üzere Dersim’e gelecekti. Bu köprünün bir ucunda güvenliği sağlamak amacıyla bir askeri karakol bulunuyordu. İsmail Hakı adlı bir teğmen’in komutasındaki karakola isyancılar tarafından saldırı düzenlendi. Karakol yakıldı ve 33 askerin tümü öldürüldü.[20]
27 Mart 1937 tarihinde Tunceli-Erzincan yolundaki bir köprü Haydaran ve Demanan aşiretleri tarafından yakılır. Diğer Türk Birlikleri ile bağlantı kurulmasın diye kürtler tarafından bölgenin telefon hatları kesilir. Jandarma birliklerine pusu kurulur. Pax bucağı karakoluna baskın düzenlenir. Seyit Rıza bizat Sin Karakolu’nun da basılması için asi milislere emir verir. Bölgedeki 9. Seyar Jandarma Taburu’na da baskın düzenlenir. Kendi vatandaşlarından kurulu düzensiz gerila kuvetlerine karşı savaşmak üzere eğitilmemiş ve bu yönde bir hazırlığı olmayan askeri kuvetler kendilerini korumakta zafiyet içine düşerler. Birçok askeri birlik basılarak askerler öldürülür ve yaralanır. Asiler Mazgirt Köprüsü’nü tahrip ederler.
Görüyorsunuz değil mi hainliği?Okuyun daha bitmedi…
General Abdulah Alpdoğan’ın düzenlediği ilk harekât başarısızlıkla sonuçlandı. Aşiretler ise bunun verdiği morale tamamen silahlandı. Bu yüzden isyanı bastırmak iyice zorlaştı. Abdulah Alpdoğan yanına aldığı 50.000 asker (üç kolordu ) ile bölgeye giti fakat dağları bir türlü aşamadı. Bunun sonucunda bir hava saldırısı gerektiğine karar verdi. Gerekli onayı alınca Sabiha Gökçen’i davet eti. Sabiha Gökçen de kabul edip Hava Kuvetleri’nden 3 uçak filosu ile havadan saldırı gerçekleştirdi. İsyancıların saklandıkları en büyük yer olan Laş mevkini yerle bir eti.
Yapılan harekât başarılı olmayınca, askerler bölgeye girmeyi başaramadı. 13 Eylül 1937’de anlaşmaya çağrılan Seyit Rıza tutuklandı. Askeri harekâtan sonra yapılan yargılama 15 Kasım 1937’de sona erdi. 11 kişi idama mahkûm oldu, fakat yaşların geçkin olmalarından dolayı içlerinden dördü hakında idam cezası 30 sene ağır hapse tahvil edildi.
10-12 Eyül 1937 tarihleri arasında Seyit Rıza barış görüşmesi için Erzincan Vilayet konağına geldi ve o arada tutuklandı. Ertesi gün, Elazığ’da bulunan Umumi Müfetişliğe nakledildi ve 15 – 18 Kasım 1937 tarihleri arasında Seyit Rıza ve Halvori gözeleri’nde toplantı yapan 6 kişi idam edildi. Çok sayıda ayaklanmacı değişik hapis cezalarına çarptırıldı.
Asılan kişiler şunlardır:
Seyit Rıza
Resik Hüseyin (Seyit Rıza’nın oğularından, 16 yaşında)
Seyit Hüseyin (Kureyşan-Seyhan aşiret reisi)
Fındık Ağa (Yusfanlı Kamer Ağa’nın oğlu)
Hasan Ağa (Demenan aşiret reisi Cebrail Ağa’nın oğlu)
Hasan (Kureyşanlardan Ulkiye’nin oğlu)
Ali Ağa (Mirza Ali’nin oğlu)
Cumhuriyet dönemi ayaklanmaları içerisinde sivilere yönelik eziyetin ve kıyımın en şidetlisine uğradığını, ardından da isyancılarla beraber aileleri ve hata isyana iştirak etmeyenlerin eziyete ve kıyıma maruz kaldığını, binlerce sivil vatandaşın öldürülmüş ve kalan on binlercesinin de sürgün edilmiş olduğu bilinen bir gerçek.Devlet özrünü bunlar için dile getirebilir.Ama diğer isimler için özre gerek yok teşeküre gerek vardır.Dersimiz bugünlük bu kadar!
Dersim Atatürk’ü sevmeyenlerin işine yaramıştır.Bu, bu şekilde öncelikle bilinsin.Evet ,kimse kimseyi sevmek ve görüşlerine katılmak zorunda deği,l buna benimde saygım var elbete.Ama ne yazık ki dersim olayını herkes kendisine göre yorumluyor.Herkesin dedikleri biribirinden farklı.Tarihte bu olay bir kere yaşanmıştır.Bu nedenle iki tarafın “bir” dediği doğrudur.
Ha bu arada birileri iyi bilsin ki kimseden kaçtığım filanda yok benim.Siz benim sorularıma yanıt vermediniz bu nedenle bende sizden bir şey öğrenemedim.Bir hukukçu kimseden kaçmaz ve de kimseden korkmaz!!!Evet ADALET dağıtıyoruz bizler, beğenseniz de beğenmeseniz de Hakim olmamda an meselesi…Hakim vicdana göre kanat verir ve adaletin en son teceli etiği yerdir vicdan.Demem o ki baylar veya bayanlar , Tarafsızlık tartışırken bile önemlidir.Dersimi ders olarak anlatalım bizlerde o zaman bimeyenlere .çünkü görevimiz halkı aydınlatmaktır aynı zamanda değil mi erden veya ömer beyler!
Sizin Dersim de devlet tarafindan yapilanlari onaylamaniz da bir görüs. Ancak bir belgeye dayanmadan ingiliz destegi ve binlerce askeriyle savasti gibi ifadeler kulanmaniz üzgünüm ama ancak kandirilmislikla aciklanabilir. Dersimde yapilan operasyonun en az yil öncesinden hazirliklarin var oldugu ve yöneticiler tarafindan bölgenin te`dip edilmesi icin raporlar hazirlandigi bir vakia. Siz tarihsel olaylari carpitmak yerine devlet otoritesini tesis icin gerekirse katliam da yapar diyebilseydiniz bu daha dürüst olurdu. Üstelik ilgili kadrolar sadece bu olay degil bunun disinda nice mazlumlarin daha ahini almistir. Keske zorunlu sevme kanunlari olmasa da bu toplum tarihsel sahsiyetleri her yönüyle adam gibi ögrenebilse. Ayrica her isteyen istedigini sevsin. Biz de öylesine bir yürek var ki tecavüzcüsüne asik olan ahmak kiza bile sadece aciriz.
Baki Selamlar
Fatih ve Anonim;
Dersim’de ne olduğunu siz iyi biliyorsunuz, o günlerde yaşadığınız için anlatın o halde ne olmuş Dersim’de? Anlatın da bilelim, farkına varalım bizler de.
Kim kimi öldürmüş orda? O devirde devletin başında kim ve hangi parti varmış? Seyit Rıza ve diğerleri, niye asılmışlar? O kadar insanı kim, neden öldürmüş? Anlatın bilelim…
Fatih Bey’in görüşlerine tamamen katılıyorum.Dilediğinizi yazın zira ATATÜRK’Ü bilen biliyor.Bu sevgi ilelebet payidar kalacaktır.Bu da böyle biline…
Seyid Rıza tarlasında papatya yetiştirdiği sırada Atatürk’ün askerleri yerden ve havadan tarlaya bomba yağdırıp tarlayı, Seyit Rıza ve yandaşı 15 bin kişiyi öldürmüştür. Olay tamamen budur.
Lütfen birazcık olsun, insanları tahrik edip duyguları ile oynamayı bırakın. Seyid Rıza binlerce askeriyle birlikte devlete karşı savaşmıştır. İngiltere desteği alarak, kürt devleti kurma amaçlı büyük bir ayaklanma başlatmıştır. Devlet bu duruma karşı nasıl hareket etmeliydi? Çiçekler ve hediyeler alıp, Ssyid Rıza’yı kutlamalı mıydı devlet.
Şuan ki tek amaç Mustafa Kemal Atatürk’ü yıpratmaktır. Bizler farkındayız merak etmeyin.