DTP’nin Anayasa Mahkemesi tarafından kapatılma ihtimaline karşın, DTPli milletvekilleri istifa dilekçelerini ceplerine koymuşlar ve bunu günler öncesinden basına yansıtmışlardı. Hatta, kapatma kararını protesto etmek amacıyla, sadece DTP milletvekilleri değil, DTP’li il ve ilçe belediye başkanlıklarının da istifa edecekleri kamuoyuna açıklanmıştı.
İstifaların ceplerinde olduğunu söyleyen DTP’den beklenen, hemen istifa etmeleri idi, ancak bu, ne hikmetse (!) gerçekleşmedi. Çünkü, avukatlarının 16 Aralık tarihinde Öcalan ile yapacakları haftalık görüşmeleri vardı. Bu nedenledir ki DTP, son kararlarını 18’i veya en geç 21’inde vereceklerini bildirdiler. Bunun tek nedeni vardı ve o da; 16’sında Öcalan ile yapılacak görüşmenin sonucu idi. Öcalan ne isterse, ne karar verirse o idi.
Apo görüşmede “Devam” dedi ve bugüne gelindi, DTP, BDP bünyesinde siyasi faaliyetlerine devam edeceklerini açıkladı.
Bütün bu olması muhtemel gelişmeleri, öngörü mahiyetinde, 16 Aralık tarihinde kaleme aldığım “DTP’nin Son Kullanılma Tarihi Sona Erdi” başlıklı yazımda ele almış, 18 Aralıkta “Tabanımız Böyle İstedi” başlıklı yazımla da sonuçlandırmıştım.
DTP’nin “Devam” kararını açıklaması, bazı gazete “yazar”larının, televizyon “konuşur”larının gözünü açmış olmalı ki, neredeyse tümü şu ifadelerde bulundular. Dediler ki; “DTP, Apo’nun talimatına uydu. Apo’nun, DTP’yi yönettiği, hegemonyası altına aldığı bu kez anlaşıldı. DTP’nin, Apo’suz yapamayacağı, dediğinden çıkmayacağı/çıkamayacağı ortaya çıktı”.
Cümleten GÜNAYDIN…
Siz, bugüne kadar, DTP veya öncesi partililerin, Apo’nun söylemlerinden “farklı” bir söylemi dile getirdiklerini hiç gördünüz mü, duydunuz mu?
Siz, bugüne kadar, Apo’nun söylemlerine “aykırı” bir söyleme hiç rastladınız mı, karşılaştınız mı?
Siz, bugüne kadar, Apo’nun söylemleri “dışında”, herhangi bir başka söyleme hiç şahit oldunuz mu?
Hiç mi?
Peki siz, zaman zaman “Biz de Milli Takım’ın maçlarına gitmek isteriz”, “Şehit cenazelerine katılmak isteriz” gibi ılımlı söylemlerde bulunan Sakık gibi, Tuğluk gibi DTP’li milletvekillerinin Apo’dan fırça yediklerini, “Onlar da kim oluyorlar” diye azar işittiklerini hiç mi duymadınız, okumadınız?
Bırakın milletvekilliğini, belediye başkanlığı ve hatta muhtar adaylarının dahi Apo tarafından belirlendiğini, en azından onay alındığını hiç mi bilmiyorsunuz?
Hiç mi?
E öyleyse…
Peki, neye şahit oldunuz, neyi duydunuz, neyi gördünüz, neyi okudunuz, on’larca, yüz’lerce kez; “Öcalan, bizim liderimiz. Kürt Halk Önderi Apo. Tek yetkili, tek muhatap, tek adres; Apo. Apo’nun sağlığı sağlığımız, özgürlüğü özgürlüğümüzdür” dendiğine.
E öyleyse…
Cümleten günaydın…
Ama eminim ki sizler yine, DTP’li, yeni BDP’li, gerçekte ADP’li, yani “Apo’nun Denetimindeki Parti”li milletvekillerini karşınıza aldığınızda, onlara “Ne düşünüyor-sunuz, ne diyecek-siniz, ne yapacak-sınız, ne istiyor-sunuz” diye sorular yöneltip, ağızlarına bakacaksınız.
Bu nedenle, hiç kalkmayın, hiç rahatsız olmayın, uyumaya devam edin, sizlere “Allah rahatlık versin”.
Sabahattin Talu
sabahattintalu@gmail.com