Belki hayallerin çok uçuk kaçıkdır belki de sadece zayıflamayı hayal ediyorsundur. Benim hayallerim ise ne çok sıradan ne de uçuk kaçık. benim içimde bir şey var sanki… Vücudumu parçalayarak dışarıya çıkmak isteyen. Ona izin verdikçe daha çok heyecanlanıyorum. Biliyorum. Ben istersem dünyayı gezerim, büyük bir müzik grubunun asistanı olurum ya da Aamir Khan ile tanışırım. Kim durdurabilir ki beni? Benim yüreğim zaten buralardan çok uzaklarda… Hindistan’ın bir pansiyonunda. Bazen de Amerika’ın kasvetli bir kasabasında ya da bir bisiklet yarışında… Anlattıkça yerimde duramıyorum. Sanırım aşık olunca midede uçuşan kelebeklerin bendeki işleyişi biraz daha farklı.Galiba hayallerime aşık oldum. Benim ilk aşkım hayallerim !
Bıkkınlığımın beni hayallerimden vazgeçirmesinden korkuyorum. Çünkü bıkkınlığın hayatta hiçbir rengi yok.Bıkkınlığa hiç bir renk yakışmıyor. Ne siyah ne beyaz… Dediğim gibi bıkkınlık diğer hisler duygular gibi değil. Korkunun heyecanın bile ayrı bir neşesi var. Çünkü korku seni tedbirli yapar. Heyecan yaptığın işe özen göstermeni sağlar. Korkarsın çünkü binlerce kişinin önünde şarkı söyleyeceksin. Heyecanlanırsın çünkü o hayatındaki en muhteşem kişinin yanında hareket edemezsin. Bıkkınlık ise seni mahveder. Yorar… Sanki ölmüşsün de yeniden doğman gerekiyormuş gibi. Eğer yeniden doğmayı başarabilirsen kendi gücüne hayran kalabilirsin. Artık dünya senin etrafında senden izinsiz dönmez. Sen dünyanı ondan izinsiz yönetirsin. Şimdi hayallerimizde hepimize başarılar diliyorum.
İnsan gerçekten ilgiye sevgiye muhtaç kalınca tükendiğini hisediyor.yılar neleri yok ediyor neleri bitiriyor birde bakıyorsunuz koskocaman bir yalnızlık bıkınlık uzunca bir of bıkınlığı bana sorun arkadaşlar neler neler bıktırıyor inanamazsınız….
16 yaşında bir bayanın yazmaya cesaret etmesi takdir edilmeli ve desteklenmeli diye düşünüyorum. Arkadaşlarınız muhtemelen kurduğunuz cümleleri bile anlamıyor ya da anlamak istemiyorken siz duygularınızı dilendirebiliyorsunuz.
Size tavsiyem yazdıklarınızın sadece kendinizi ifade etmeye ya da mutlu etmeye yönelik olmamasıdır. O durumda yazılarınız çok sınırlı kalır. Oysa yazınızı okuyan kişiyi iyi bir davranışa sevketmek, duygularını anlamlandırabilmek, bir sorusuna cevap olmak, bilmediği bir şeyi öğrenmesini sağlamak… Bu sayede yazılarınız kendiniz için olmaktan çıkar ve herkes için bir şey ifade eder ve bana göre yazmanın gerçek gayesi de bu olmalıdır.
Başarılar.
Güzel demlenmiş ama çayın biraz şekeri yok 🙂
(Lütfen ukalalık yaptığımı düşünmeyiniz, anlatabilmenin başka bir yolunu bulamadığım için böyle izah etmek zorunda kaldım.)
Şöyle:
Cümleniz: En nefret etiğim duyguyu buldum. Bıkınlık… Bıkınlık diğerleri gibi değil.
“En nefret etiğim duyguyu buldum; bıkınlık! Bıkınlık/bıkmak diğer duygular gibi geçici değil, belki daha da yıpratıcı…”
Cümleniz: Elin kolun bağlı. Kalbin sanki bedeninden ayrılmak her yerde olmak istiyor.
“Bıkın olan insanın sanki eli-kolu bağlanıyor ve sanki o zaman kalp bedeni terk etmeyi, her yere dağılmayı istiyor…”
Ali beyin yorumuna katılıyorum; ancak Eda hanımın sert-kırıcı üslubunu bir kenara bırakırsak, eleştirisi göz ardı edilemez; keşke daha yapıcı bir dil kulanmış olsaydı…
Yazınızı beğenerek okudum; saygılar “Şekersiz Çay”
Anladığım kadarıyla bu sitedeki ilk yazın. Ve ilk yazı olmasına rağmen ben beğendim. Özelikle son zamanlarda ülkemizde sıkça görülen bir konuyu, kısa cümlelerle okuru sıkmadan kaleme almışsın. Bu arada, yazının altındaki tek cümlelik yorumu dikate almamanı öneriyorum. Eğer böyle bir yazıya, kısacık bir cümle ile ‘ben beğenmedim’ basitliğinde yorum yapıyorsa birisi, onu dikate alman saçmalık olur çünkü…
ben beğenmedim çok kötü cümleleriniz var