Aşk’ın bu derece basite indirgenişi üzüyordu belki de en çok, genç kız öyle anlamlar yüklemiş, öyle dünyalar kurmuştu ki kendi dünyasında kimseye anlatamıyordu biliyordu ki anlatsa da anlamayacaklardı, aşk o’nda güzeldi ve o da yakışan yerde bırakıyordu her şeyi. Dünya durmuştu adeta artık o yerlere, göklere sığdıramadığı, uğrunda her şeyden vazgeçtiği adam onu koca dünya da yapayalnız bırakmıştı. Sol tarafında tarifsiz bir acı vardı yaşadığı acıyı şöyle tarif ediyordu ; ellerimi, kollarımı bağlıyorlar ve bir sedyeye yatırıyorlar, ellerim kollarım bağlı kımıldayamıyorum ve yavaş yavaş neşteri vuruyorlar kalbime ağlıyorum ama çaresizim, haykırmak istiyorum sesim çıkmıyor, zaman ilerliyor akan kanları görüyorum fakat yapacak bir şeyim yok vazgeçiyorum hayat çabamdan izliyorum en sonunda kalbimi kanlar içinde alıyorlar, görüyorum ! Soruyorum zor da olsa kalbim yok nasıl yaşayacağım şimdi diye ? Yaşarsın diyorlar, kalbin olmadan da yaşarsın. Derken gözlerime hakim olamıyorum ve derin bir uykuya dalıyorum geçen zaman nedir bilmiyorum gözlerimi bir açıyorum terk edilmişim ama yaşıyorum. Farkına varıyorum onun gidişiyle de yaşıyorum, kalbim onda kalsa da, kanlar akıtarak kalbimi alsa da yaşıyorum, ne kadar yaşamaksa?…
Ayrılığın acısını en dibinde yaşıyorum, sözlerim tükeniyor, yaşlarım kuruyor, benliğim gidiyor, bedenim ben’den çıkıyor. Nefes almak yaşamaksa yaşıyorum, ne çektiğimi bir ben biliyorum. Onu onsuz yaşıyorum, varmış gibi, hala yanımdaymış gibi. Ne güzeldi diyorum, tebessüm ediyorum, ettiğim tebessümler çığlıklarıma sebep oluyor. Acaba diyorum, iyi mi? Mutlu mu? Hiç mi sevmedi diyorum. İyi olduğunu, mutlu olduğunu, sevmediğini bile bile hala düşünüyorum çünkü gerçeklerle yüzleşmeye cesaretim yok, yapamıyorum. Çünkü sen’sin! Sen canım’sın, sen kanım’sın, durmak bilmeden kanayan sol yanımsın. İçtiğim sigara gibi, her nefeste daha da çok gidiyorsun benden. Durduramıyorum. Öyle işte diyorum ve sessizce gidişini izliyorum. Öyle bir sen yaratmışım ki ben de ; sen bile tahmin edemezsin. Aşk işte, göz görmüyor, kulak duymuyor, kalp uslanmıyor, sevgi bitmek bilmiyor…
Ve bir anda kapı çaldı, heyecanla koştu kız biliyordu ki gelen beklenen kişiydi, öyle de oldu. Kapıda öylece duruyordu genç yakışıklı, kız tam sarılmaya yeltenirken oğlan bir adım geri çekildi, bütün bedenini korku kapladı genç kızın bir şeyler ters gidiyordu emindi fakat ne olduğuna dair en ufak bir fikri yoktu sadece onsuzluk şimdiden acıtmaya başlamıştı canını. Bir adım ötesi ayrılıktı biliyordu ve o an gelmişti, alışıktı yakışıklının onu nedensizce bırakıp gitmelerine fakat bu sonsuz sonun sonuydu bu sefer emindi, daha dönüşü yoktu, alışacaktı yokluğun soğukluğuna. Kız cesaretini topladı; ‘biliyorum yine gidiyorsun’ dedi boğuklaşan sesiyle. Çocuk bir an düşünmeden; ‘yapamıyoruz, biz biz olamıyoruz, kendine iyi bak‘ dedi ve ardına bakmadan gitti. Genç kız merdivenlerin ardından sadece gidişini izleyebildi, gelip çatmıştı yalnızlık bundan ötesi yoktu. Yağan yağmurun sesi içine işliyordu, soğuk bedenini donduruyordu, yalnızlığın çaresizliği gerçeği düğüm düğüm ediyordu kelimelerini.
Aşk’ın bu derece basite indirgenişi üzüyordu belki de en çok, genç kız öyle anlamlar yüklemiş, öyle dünyalar kurmuştu ki kendi dünyasında kimseye anlatamıyordu biliyordu ki anlatsa da anlamayacaklardı, aşk o’nda güzeldi ve o da yakışan yerde bırakıyordu her şeyi. Dünya durmuştu adeta artık o yerlere, göklere sığdıramadığı, uğrunda her şeyden vazgeçtiği adam onu koca dünya da yapayalnız bırakmıştı. Sol tarafında tarifsiz bir acı vardı yaşadığı acıyı şöyle tarif ediyordu ; ellerimi, kollarımı bağlıyorlar ve bir sedyeye yatırıyorlar, ellerim kollarım bağlı kımıldayamıyorum ve yavaş yavaş neşteri vuruyorlar kalbime ağlıyorum ama çaresizim, haykırmak istiyorum sesim çıkmıyor, zaman ilerliyor akan kanları görüyorum fakat yapacak bir şeyim yok vazgeçiyorum hayat çabamdan izliyorum en sonunda kalbimi kanlar içinde alıyorlar, görüyorum! Soruyorum zor da olsa kalbim yok nasıl yaşayacağım şimdi diye ? Yaşarsın diyorlar, kalbin olmadan da yaşarsın. Derken gözlerime hakim olamıyorum ve derin bir uykuya dalıyorum geçen zaman nedir bilmiyorum gözlerimi bir açıyorum terk edilmişim ama yaşıyorum. Farkına varıyorum onun gidişiyle de yaşıyorum, kalbim onda kalsa da, kanlar akıtarak kalbimi alsa da yaşıyorum, ne kadar yaşamaksa ?…
Ayrılığın acısını en dibinde yaşıyorum, sözlerim tükeniyor, yaşlarım kuruyor, benliğim gidiyor, bedenim ben’den çıkıyor. Nefes almak yaşamaksa yaşıyorum, ne çektiğimi bir ben biliyorum. Onu onsuz yaşıyorum, varmış gibi, hala yanımdaymış gibi. Ne güzeldi diyorum, tebessüm ediyorum, ettiğim tebessümler çığlıklarıma sebep oluyor. Acaba diyorum, iyi mi? Mutlu mu? Hiç mi sevmedi diyorum. İyi olduğunu, mutlu olduğunu, sevmediğini bile bile hala düşünüyorum çünkü gerçeklerle yüzleşmeye cesaretim yok, yapamıyorum. Çünkü sen’sin ! Sen canım’sın, sen kanım’sın, durmak bilmeden kanayan sol yanımsın. İçtiğim sigara gibi, her nefeste daha da çok gidiyorsun benden. Durduramıyorum. Öyle işte diyorum ve sessizce gidişini izliyorum. Öyle bir sen yaratmışım ki ben de; sen bile tahmin edemezsin. Aşk işte, göz görmüyor, kulak duymuyor, kalp uslanmıyor, sevgi bitmek bilmiyor…