Acemi nalbant gavur eşeğinde öğrenir (Dodurgalar-Çarşı Mah., Tanıskalardan Mehmed Baz).Aynı atasözü Orman Müh. Hüseyin Hacıoğlu (Eskicuma, Bulgaristan) tarafından da ifade edilmiştir. 7.8.2002.
Acemi nalbant gibi kâh nalına vurur, kâh mıhına.
Acı acıyı bastırır, su sancıyı.
Acı patlıcanı kırağı çalmaz.
Acı söz insanı dininden çıkarır, tatlı söz yılanı deliğinden çıkarır.
Acıkan doymam, susayan kanmam sanır.
Acıkan yanağından, susayan dudağından belli olur.
Acındırırsan arsız, acıktırırsan hırsız olur.
Acıyan çok, ama ekmek veren yok.
Aç ayı oynamaz.
Aç aman bilmez, çocuk zaman bilmez.
Aç bırakma hırsız edersin, çok söyleme arsız edersin.
Aç ayı oynamaz (Fatmana Dağdaş)!
Aç gözünü, açarlar gözünü.
Aç doymam, tok acıkmam sanır.
Aç koyma hırsız olur, çok söyleme yüzsüz olur, çok değme arsız olur.
Aç koynunda azık durmaz.
Aç köpek fırın deler.
Aç kurt arslana saldırır.
Aç tavuk rüyasında kendini buğday ambarında görür.
Aç tokun halinden anlamaz.
Aça dokuz yorgan örtmüşler, yine uyuyamamış.
Açık yaraya kurt düşmez.
Açık ağız aç kalmaz.
Açık yerde tepecik kendini dağ sanır.
Açılan solar, ağlayan güler.
Açın imanı olmaz.
Açın karnı doyar gözü doymaz.
Açlık ile tokluğun arası bir dilim ekmek.
Açtırma kutuyu, söyletme kötüyü.
Adam adamdır olmasa da pulu, eşek eşektir olsa da çulu.
Adam eşeğinden, kadın döşeğinden belli olur.
Adam kıtlığında keçiye Abdurrahman Çelebi derler.
Adam olana bir söz yeter.
Adam sandık eşeği, altına serdik döşeği.
Adam sandım eşeği, alnıma çarptı daşşağı (Burunsuz Aynımahın İbrahim dayı, Dodurgalar, Temmuz 1980)! Beklemediği anda, çiğlik gösteren, olgun davranmayan insan için kullanılır.
Adam yenilmekle marifetli olur, yanılmakla âlim.
Adamak kolay, ödemek güçtür.
Adamakla mal mı tükenir?.. (Fatma Özdemir, Dodurgalar, 67 yaşında, 2003).
Adamakla mal tükenmez.
Adamın iyisi iş başında belli olur.
Adı çıkacağına canı çıksın.
Adı çıktı dokuza, inmez sekize.
Adın ne? Yumuşak… Sert olsa ne yazar? (Mehmed Baz): Elinden ne gelir?
Ağaç kökünden yıkılır.
Ağaç ne kadar meyve verirse, dalı o kadar yere eğilir.
Ağaç ne kadar uzarsa uzasın göğe değmez.
Ağaç ne kadar yüksek olsa da yaprakları yere düşer.
Ağaç ucuna yel değer, güzel kişiye söz değer.
Ağaç yaşken eğilir.
Ağaca balta vurmuşlar “sapı bendendir” demiş.
Ağacın kurdu içinde olur.
Ağaca beşikten mezara kadar muhtacız.
Ağaca çıkan keçinin dama çıkan oğlağı olur.
Ağaca çıkan keçinin dala bakan oğlağı olur.
Ağaca dayanma çürür, insana güvenme ölür.
Ağacı kurt, insanı dert bitirir.
Ağaçlı köyü su basmaz.
Ağaçsız memleket duvaksız geline benzer.
Ağaçtan maşa, aptaldan paşa olmaz.
Ağalık vermekle, yiğitlik vurmakla! Veren el ve attığını vuran yiğit övülmektedir (M. Baz, 1929’lu, 9.1.2006)…
Ağzına sahip olamayan, başka yerine de sahip olamaz ! (Ömer Açıksöz, 1963’lü, Kalfat-Orta, Çankırı)!
Ağaran baş, ağlayan göz gizlenmez.
Ağır baş iyidir, yenlik olsa uçar.
Ağır git ki yol alasın.
Ağır kazan geç kaynar.
Ağır otur, batman götür.
Ağır taş batman döver.
Ağır taş yerinden oynamaz.
Ağız yemeyince yüz utanmaz.
Ağlama ölü için, ağla deli için.
Ağlamayan çocuğa meme vermezler.
Ağlarsa anam ağlar, gerisi yalan ağlar.
Ağlayak da gözden mi olak?
Ağlayanın malından gülene hayır gelmez.
Ağrısız baş mezarda olur.
Ağustos ayında beyni kaynayanın, zemheride (Zahmarıda) kazanı kaynar.
Ağustosta beynin kaynasın, kışın da tencere kaynasın.
Alet işler el övünür, talih işler kul övünür! Dilimizde “alet işler el övünür, talih işler kul övünür“ diye bir söz var. Bu sözün alet bahsinde tuttuğu yer günümüzde alabildiğine genişliyor (Mustafa Kutlu, 3.5.2006, Yeni Şafak, s. 15).
Alışkın olmayan götte don durmaz! Yöremizde kullanılan “Alışmadık götte don durmaz!” atasözü ile aynı anlamdadır.
Alışmadık götte don durmaz (Pilavcılardan F. Dağdaş, Dodurgalar)! Atasözü ile aynı anlamdaki diğer alıntı atasözü aşağıda verilmiştir. “Alışkın olmayan göt’de don durmaz!” (7.12.2006, 1974’lü Fahri ÖZDEMİR’den naklen Celil Yaman, 1979’lu, Bartın-Ulus’lu)!
Allahümme ferden, sen sakla Allah’ım topalla körden (F. Dağdaş, Aralık-1980)!Bazı aza noksanlıklarında Allah’ın takdirinin yerindeliği vurgulanmıştır. Bu atasözünde de benzer bir yaklaşım görülmektedir.
Alma mazlumun ahını, çıkar aheste aheste
Altın, yere düşmekle pul olmaz (F. Dağdaş, Aralık 1984)!
Altına küçük demişler imiş, fiatı büyük demiş (F. Dağdaş, Eylül 1983)!
Altından yel geçen mala, malım var dememeliymiş (Fatmana Dağdaş): Hayvan ve araba gibi mal varlığından ziyade toprak sahibi olmayı öğütleyen bir atasözüdür.
Amirin eşekse binme! Tut, çilbirinden çek! Akıllı bir yol izle. İdare etmeyi öğren! anlamında (M. Baz, 1929’lu, 9.1.2006)…
Anam babam kesem!.. Elimi soksam soksam yesem!..
Anamı yoldan çıkaran kadı, davaya kimden gideyim? (F. Dağdaş)
Anasına bak kızını al, kıyısına bak bezini al (Fatmana Dağdaş):
Anası ölen hanım olur, babası ölen bey olur.
Aptal ata binince bey oldum sanır (Resul Tosun ):Kendini beğenmişleri tanımlamada kullanılır. …Yeter ki kimse demokrasiyi halk iradesinin dışında aramasın. Kendini beğenene “Aptal ata binince bey oldum sanır.” derler.
Arap eli öpmekle Arap olunmaz (F. Dağdaş, Aralık 1979)!
Arap eli öpmekle dudak kara olmaz (F. Dağdaş, Aralık 1979)!Bazen minnet edebilirsin.
Armudu farıdan aşıymış, insanı farıdan eşiymiş (Said Ay’dan F. Dağdaş):İnsanı eşi ihtiyarlatır anlamında…
Akranıyla konuşmayanın sesi, semadan gelir.
Akşam gelen misafirin, yiyeceği bulgur sıkısı, yatacağı ahır sekisi.
Akşamın hayrından sabahın şerri iyidir.
Al elmaya taş atan çok olur.
Al malın iyisini çekme kaygısını.
Al yakışırken, el bakışırken.
Alacağın bir iğne, çeliğin okkasını orantıya vurursun.
Alçak tavuk kendini ferik gösterir.
Alışmış kudurmuştan beterdir.
Alim unutmuş, kalem unutmamış.
Allah aptala eşeğini kaybettirir, sonra buldurup sevindirir(miş).
Allah dağına göre kar verir.
Allah şaşırttı mı, dayıya hala dedirtirmiş.
Allı yelek, pullu yelek, canfes neye gerek?
Alma el kızının ahını, gökten indirir şahini.
Alma mazlumun ahını, çıkar aheste aheste.
Alma mazlumun ahını, gökden indirir şahını
Almadan vermek Allah’a mahsustur.
Almak kolay ödemek zordur.
Altın anahtar, her kapıyı açar.
Altın eşik, ağaç eşiğe muhtaçtır.
Altın kılıç demir kapıyı açar.
Altın yere düşmekle pul olmaz..
Altının değerini sarraf bilir.
Ana gibi yâr, Bağdat gibi diyar olmaz.
Anan gibi saç büyüteceğine, baban gibi bıyık büyüt.
Arefe günü yalan söyleyenin, bayram günü yüzü kara çıkar.
Arı bal yapacak çiçeği bilir.
Arı kahrını çekmeyen balın kadrini ne bilir.
Arı satmış namusu tell&arirc;la vermiş.
Arkadaş dediğinin gölgesinde suç işlenir.
Arkadaşını söyle ki, sana kim olduğunu söyleyeyim.
Arkalı it kurdu boğar.
Armudu sapıyla, üzümü çöpüyle, pekmezi küpüyle.
Armudun iyisini ayılar yermiş.
Arpa eken darı biçmez.
Arpa ekip buğday bekleme.
Asıl azmaz, bal kokmaz; kokarsa yağ kokar, onun da aslı ayrandır.
Aslan yatağından, şahan oturağından belli olur (Fatmana Dağdaş):
Aslandan korkulur bağlı bile olsa (Resul Tosun, Mayıs 1999, M. Gazete):
Aslan yattığı yerden belli olur.
Aslı neyse nesli odur.
Aslına çekmeyen haramzadedir.
Aslında olan tırnağına getirir.
Aslını inkâr eden haramzâdedir.
Aslını inkar eden, haramzade olur (F. Dağdaş, Aralık 1979)!
Aslını inkâr edenin nesli gevşek olur.
Aş kaşık ile, iş keşik ile.
Aş sabahın iş sabahın.
Aşağı tükürsen sakal, yukarı tükürsen bıyık.
Aşağıdan çıkarsa kışa, yukarıdan çıkarsa boşa (F. Dağdaş)…! Bulutlar gün batıdan, rakımı düşük olan aşağıdan, Köyceğiz istikametinden, Dalaman Çayı (Gireniz deresi) istikametinden gelirse yağışa, kışa işarettir. Doğudan (yukarıdan), Burdur Gölü istikametinden bulutlar belirirse yoğun yağmur, kış olmaz anlamındadır.
Aşk olmayınca meşk olmaz.
At alırsan yazın, deve alırsan güzün, avrat alırsan gezin ha gezin.
At binenin kılıç kuşananındır.
At ile avrat yiğidin ikbalindendir.
At karnından yiğit burnundan bellidir.
At olacak tay yürüyüşünden belli olur.
At ölür itlere bayram olur.
At ölür meydan kalır, yiğit ölür şan kalır
At ver hasım ol, kız ver hısım ol.
At yedi günde, it yediği günde unutur.
At, sahibine göre kişner.
Ata binmek bir ayıp, inmek iki ayıp.
Ata et, ite ot verilmez.
Ata sözü tutmayan, uluya uluya kalır.
Ateş düştüğü yeri yakar.
Ateş ile barut bir arada olmaz.
Ateş olmayan yerden duman çıkmaz.
At bir dizginde, öküz bir çizide belli olur (F. DAĞDAŞ, Nisan 1980)… Soylu olan, işinde belli olur.
At görmediysen, bokundan da mı atlamadın! Aşina değilsen, o konuda çözüm üretmek için gerekli ipuçlarını da mı kullanamıyorsun anlamında (Celil Yaman, Ulus-Bartın, 31.07.2007)…
At, avrat ömrü uzatır (F. DAĞDAŞ, Aralık 1980)…
Atın iyisine doru, yiğidin iyisine deli derler (Resul Tosun ): … Şeyh Edebali Osman Bey’e nasihatının sonunda diyor ki: “Haklı olduğunda kavgadan korkma! Bilesin ki, atın iyisine doru, yiğidin iyisine deli derler!”
Atlıya selam kelam, eşekliye sonra gine gelem (F. Dağdaş, 9.2.2000): Kişiye göre hürmet gösterilir anlamında.
Atmaya niyeti olmayan Kürt, taşın büyüğüne sarılır (25.6.1997) :
Atı alan Üsküdar’ı geçti.
Atılan ok geri dönmez.
Atımın anlı sakar, lakabını ele takar.
Atın iyisi arkadan gelmez.
Atın iyisine doru, yiğidin iyisine deli derler.
Atın ölümü arpadan olsun.
Atlar tepişirken arada eşekler ezilir.
Atlı, itli sığmış, bir çocuk sığmamış.
Attan düşen kaba döşek, eşekten düşen kazma kürek.
Attan düşen ölmez, eşekten düşen ölür.
Attan indi eşeğe bindi.
Attığın taş ürküttüğün kuşa değmez.
Avradı er zapt etmez, ar zapt eder.
Avrat var ev yapar, avrat var ev yıkar.
Ay bozmaz, süt kokmaz. Kokarsa ayran kokar, çünkü aslı süttür.
Ayağa değmedik taş, başa gelmedik iş olmaz.
Ayağın sığmayacağı yere baş sokulmaz.
Ayağını yorganına göre uzat.
Aydan gelen halı üstüne, günde gelen kül üstüne.
Avcı ne kadar hile bilse, ayı o kadar yol bilir.
Avradın dolaşığı, akşamdan sabaha kor bulaşığı (Fatma Uğur, 1972’li, Akseki-Kuyucak’lı, 6.9.2007)! “Karının dolaşığı, akşamdan kor bulaşığı” (Fatmana Dağdaş, Dodurgalar)! atasözü ile aynı anlamda…
Ay buluttan çıksın da gör, ayva tüyünü atsın da gör (F. Dağdaş, 1984): Daha yeni doğan çocuk hakkında konuşmak erken, biraz büyüsün, serpilsin, ondan sonra bakın siz onun güzelliğine, yaratılışındaki mükemmelliğe anlamında.
Ayaklar ıslanmadan balık tutulmaz (Sinem Gökdemir, 1985’li, Borçka-Camili (Macaheli), 24 Mayıs 2006)! “Emekte biter yumak !” atasözü ile benzer anlamda…
Ayı yavrusunu severken öldürürmüş.
Ayırıcı gelmiş, seçici gelmiş. Orta yere sıçıcı gelmiş (F. Dağdaş, 04. 1980): Pişmiş aşa su katan, işi bozan kişiyi tanımlar.
Ayranım ekşidir diyen olmaz.
Ayvaz kasap hepsi bir hesap.
Az yetmez, çok artmaz (Mehmed Baz)
Az kazanan çok kazanır, çok kazanan hiç kazanır.
Az menfaat çok zarara mal olur.
Az sabırda, çok keramet vardır.
Az tamah, çok ziyan getirir.
Az veren candan, çok veren maldan verir.
Az yaşa, uz yaşa, akıbet gelecek başa.
Azan mevlasını da bulur, belasını da.
Azı bilmeyen çoğu hiç bilmez.
Azıcık aşım, kaygısız başım.
Azıksız yola çıkanın, iki gözü el torbasında olur.
Baba borç yapar çol çocuk aç yatar.
Baba ekmeği zindan ekmeği, koca ekmeği meydan ekmeği.
Baba koruk yer, oğlunun dişi kamaşır.
Baba mirası yanan mum gibidir.
Baba oğula bağ bağışlamış, oğul babaya bir salkım üzüm vermemiş.
Babadan mal kalır, kemal kalmaz.
Baban bana öğüt verirken, ben inek gözünde kırk sinek saydım.
Babası ölen bey, anası ölen kadın olur.
Babasına hayır etmeyenin kimseye hayrı olmaz.
Babaya dayanma, karıya güvenme.
Babadan ve kocadan, hoca olmaz (Ramazan Güven, Kırıkkale-Keskin’li, 24 Nisan 2007)!
Baban döver hurmayla, eller döver yarmayla (F. Dağdaş, 24.2.2000): Aile büyükleri yine merhametlidir, başkaları onlar kadar merhametli olamazlar anlamındadır.
Bu atasözündeki “hurma” kelimesinde; hurma dalının ince olması sebebiyle bununla vurmanın dövme bile sayılmayacağı vurgulanmış olabilir.
Babasından bir göz evi kalan, yerden direk çıktı demeyle birlikmiş (F. Dağdaş, Dodurgalı, Eylül 1983)!
Baca eğri de olsa, dumanı doğru çıkar.
Bacanak bacanağı görünce arkası (g..tü) harman kadar olur (17.8.2005, 1972’li Hüseyin YAMAN’dan naklen Celil Yaman, 1979’lu, Bartın-Ulus’lu)!
Bacası görülmeyen yerden kız alınmaz (6.8.2004, Ilgaz’lı Müslüm Hoca)!
Bacak kadar boyu var, türlü türlü huyu var
Bağ dua değil, çapa dua ister.
Bağa bak üzüm olsun, yemeye yüzün olsun.
Bağa gir izin olsun ki, yemeye yüzün ola.
Bağlı aslana tavşan bile hücum eder.
Bağrında merhameti olmayanın dini imanı olmazmış derler (F. Dağdaş, 10.7.2001):Kalbi katı, merhametsiz olmanın kötülüğünü tanımlamak için kullanılan bir atasözü.
Bana benden olur her ne olursa, başım rahat eder dilim durursa (Ufuk takvimi, 24.01.2001).
Bahar çiçeğiyle güzeldir.
Baht olmayınca başa, ne kuruda biter, nede yaşta.
Bakacağın yüze sıçma, sıçacağın yüze bakma.
Bakarsan bağ, bakmazsan dağ olur.
Bakkal ölenin borcunu, diriye ödettirir.
Bakmakla öğrenilseydi, kediler kasap olurdu
Bal döksen yalanır.
Bal olan yerde sinek de bulunur.
Bal tutan parmağını yalar.
Bal yiyen baldan bıkar.
Bal demekle ağız tatlanmaz.
Balı parmağı uzun olan değil, kısmeti olan yer.
Baş olan boş olmaz (Resul Tosun):
Bana benden olur, her ne olursa, başım rahat bulur, dilim durursa.
Bana dokunmayan yılan bin yıl yaşasın.
Baskın basanındır.
Baskısız yongayı yel alır.
Bastığın yer bayram olsun.
Baş başa, baş da padişaha bağlıdır.
Baş nereye giderse, oyak oradadır.
Başıma uymayan takke elin olsun.
Başındaki fese bak, girdiği kümese bak.
Başını ecemi berbere teslim eden, cebinde pamuk eksik etmesin.
Başsız evin köpeği çok havlar.
Bazen inek, erkek; bazen de dişi doğurur.
Bebeler birbirinden huy kapar, ayranlarına su katar.
Bedava sirke baldan tatlıdır.
Bekâr gözü ile kız alınmaz.
Bekâr gözü kör gözü.
Bekâra karı boşamak kolay gelir.
Bekârlık maskaralıktır.
Bekarın ahmağı akşam, evlinin ahmağı sabah traş olur.
Bekârın parasını it yer, yakasını bit.
Bekleyen derviş muradına ermiş.
Bektaşi demiş ki: “Ne deden var, ne husan…“(Çankırılı bir taksi şoförü, -Ankara): Dedenin bakımı, masrafı yoksa derdin de yok anlamında. Çocuğun yoksa, evli değilsen derdin de azdır anlamında.
Ben ağa, sen ağa! İnekleri kim sağa (Adil Demirci, 1956’lı, Kerkük’lü, Temmuz 2005)?
Her akıl bir olsa, davara çoban bulunmaz (F. Dağdaş, Aralık 1980)! Atasözü ile benzer anlamdadır.
Ben ben (benim) için demem, verseniz bile yemem (F. Dağdaş, 8.4.2000): Acıkan birisinin başkasının üzerinden acıktığını anlatmada kullandığı yol.
Ben gücendiğim dağın odununu kırk sene yakmam (H. Erdal, Kırıkkkale-Delice, 5.10.2003)!Fikrinde, aldığı kararda, dargınlığında da kararlı olmayı ifade eder.
Beşikte de var, eşikte de (M. Baz, 1.7.2005)!.. Ölüm…
Beylere zor yok (F. Dağdaş, 12.1979)!: Toplumda güçlü olanın işi zor olmaz. İşini her şartta görür, gördürür.
Bıçağı kestiren kendi suyu, insanı sevdiren kendi huyu (Resul Tosun ): Olgun insanı tarifte kullanılır. “Nevzat Yalçıntaş hoca Türkiye’yi ve sorunlarını, dünyayı ve duyarlılıklarını çok iyi bilen, Türkiye ve dünya çapında çok geniş bir çevreye sahip birkaç lisana vakıf değerli bir ilim adamıdır… Sosyal ilişkisi mükemmeldir. Kendisiyle konuşanlara öyle değer vererek hitap eder ve yaklaşır ki, onunla konuşan herkes kendisini dünyanın en büyük ve en önemli şahsiyyeti zanneder.”
Bindik bir alamete, gidiyoruz kıyamete… (Anonim)
Bir evde gülügen kadın, anırgan eşek, bağırgan öküz şartımış (şart imiş) (Cemal Dağdaş’dan naklen F. Dağdaş, 11.1982): Evin gönül huzuru için öncelikle hanımın neşeli olması gereklidir anlamında.
Bir evde iki kız, biri çuvaldız, biri bez (F. Dağdaş, 22.2.2000). Evde çok kavga eden kızkardeşlerin kavgasının normal olduğunu ima eden bir atasözü. Genel anlamıyla kalabalık olan yerde kavganın eksik olmayacağını anlatan bir atasözü.
Bir gece rahat uyudum. O gece de komşunun eşeği öldü (Muharrem Demirci, 1980’li, Gaziantep, Şahinbey, 20.08.2005)… Rahata kavuştuğumu sandığım anda, beklenmedik bir başka mesele kapımı çaldı anlamında.
Bir iki ondört, ben örttüm sen de ört (Dedesi Mustafa Efendi’den naklen F. Dağdaş, 9.5.2000). Meseleyi büyütme, kapat, tatsızlık çıkmasın anlamında.
Bir insanın kendi kendine yaptığını, bütün köylü başına çokanlaşsa yapamaz: Bu anlamda ele alınabilecek bir söz şöyledir: “Hiç düşmanınız olmasa, size düşman olarak kendiniz yeter de artar.” . Kur’ an-ı Kerim’de “Allah yolunda harcayın. Kendi ellerinizle kendinizi tehlikeye atmayın. Yaptığınızı güzel yapın. Allah güzel olanları sever” (Bakara Suresi, 195. ayet) ayetinde de insanın kendi kendine yapabileceği kötülüğe atıfta bulunulmaktadır.
Bir kararında Mevla durur (F. Dağdaş, Eylül 1985)! İnsan hayatı her türlü değişkenliğe açıktır. Sadece Allah daimdir ve ebedidir.
Bir laf vardır: Baban döver hurmayla, eller döver yarmayla derler (F. Dağdaş, 24.2.2000).
Bir tutam ot, deveyi yardan attırır! “Bir tutam ot, deveyi yardan düşürür!„ (F. Dağdaş’dan) atasözü ile benzer anlamda. Vermek, ikna gücünü artırır (Kadriye ELÇİN’den, Antalya, 15.01.2005)
Bir tutam ot, deveyi yardan düşürür! “Bir tutam ot, deveyi yardan attırır!„ (F. Dağdaş’dan) atasözü ile benzer anlamda (Kadriye ELÇİN’den, Antalya, 15.01.2005)
Bir uyuz, bir sürüyü boklar ! (F. Dağdaş, 9.7.2001):
Bir vuruşta, çam yıkılmaz! Hiçbir şey göründügü kadar kolay değildir ve bir seferde olmaz manasında (Fatma Yaman (1916’lı)’dan naklen Celil Yaman, Ulus-Bartın).
Bir yiğit kırk yılda gelir meydana, erebilene aşkolsun (F. Dağdaş, 12. 2. 2000):
Biz yenecek aşı, buğundan biliriz ! İnsanın niteliği davranışlarından bilinir anlamında (Dodurgalı Cıngıllı Molladan F. Dağdaş, Aralık 1984).
Bodur tavuk her zaman piliç görünür (31.5.2007, Aynur adlı bir fizik tedavi uzmanından naklen Celil Yaman, 1979’lu, Bartın-Ulus’lu)! Kilolu olmayan, minyon tipli insanlar, olduğundan daha genç görünür anlamında…
Beleş peynir fare kapanında bulunur.
Belli düşman, gizli dosttan yeğdir.
Benden sana öğüt, ununu elinle öğüt.
Benim adım Hıdır, elimden gelen budur.
Benim sakalım tutuştu, sen cigara yakmak istersin.
Besledik büyüttük danayı, şimdi tanımaz oldu anayı, babayı.
Beş kuruşluk fener o kadar yanar.
Beş parmağın beşi de bir değil
Beyaz saç, aklın değil yaşın işaretidir.
Bıçak sapını kesmez.
Bıçak yarası geçer, dil yarası geçmez.
Bıldır ki hurmalar götünü tırmalar.
Bilgisiz insan meyvesiz ağaca benzer.
Bilinmedik aş, ya karın ağrıtır ya baş.
Bilmediği beş vakit namaz, bilirde yanına varmaz.
Bilmediklerimi ayağımın altına koysam, başım göğe değer.
Bilmemek ayıp değil öğrenmemek ayıptır.
Bin atın varsa bin dinlen, bir atın varsa in dinlen.
Bin bilsen de bir bilene danış.
Bin dinle, bir söyle.
Bin ölçüp bir biçmeli.
Binde bir gelinen yere gül döşerler, her gün gelinen yere kül döşerler.
Binin yarısı beş yüz o da ben de yok.
Bir adamın adı çıkacağına, canı çıksın.
Bir adamın karısı onun yarısıdır.
Bir ağaçta gül de biter, diken de.
Bir ağaçtan, oklukta çıkar boklukta.
Bir ağızdan çıkan, bin ağza yayılır.
Bir ahırda at da bulunur eşek de.
Bir ayağı çukurda
Bir bulutla kış gelmez.
Bir bütün bir yarımdan iyidir.
Bir dalın gölgesinde bin koyun eğlenir.
Bir dirhem et, bin ayıp örter.
Bir elin nesi var, iki elin sesi var.
Bir elin verdiğini, öbür elin duymasın.
Bir eve bir baca, bir kadına bir koca.
Bir fincan kahvenin kırk yıl hatırı vardır.
Bir işe başlamak, bitirmenin yarısıdır.
Bir koyun başı pişinceye kadar, kırk kuzu başı pişer.
Bir koyundan iki post olmaz.
Bin nasihatten bir musibet yeğdir.
Bir nalına vurur, bir mıhına.
Bir yerim diyenden birde yemem diyenden kork.
Bir yiğit kırk yılda meydana gelir.
Biri eşikte, biri beşikte.
Biri yer, biri bakar, kıyamet ondan kopar.
Birlikten kuvet doğar.
Bitli baklanın kör alıcısı olur.
Bize gelince yiyip içelim, size gelince gülüp geçelim.
Boğaz, insanı iki adam yapmaz ama, iyi bir adam yapar (Hamid Erdal, 2.2.2000):
Boğulursan büyük suda (denizde) boğul.
Bok ile yapılan, sidik ile yıkılır (F. Dağdaş, Aralık 1980)! Haram ile kazanılan mal heba olur. Bu manayı vermek için “Haydan gelen, huya gider“ atasözü de kullanılır.
Bokunu yiyen kepçesini kaldırır (22.7.2001, Ankara Gazi Mahallesi pazarı, Ankara-Kızılcahamamlı bir satıcıdan). * Borcun iyisi vermek, derdin iyisi ölmektir.
Borç yiğidin kamçısıdır.
Boş çuval dik durmaz (Resul Tosun) :
Boş duranı Allah da sevmez kuluda.
Boş fıçı çok langırdar.
Boş torbaya hayvan inmez!:- Ne zahmet ettin Şerife bılla?
Boş torbaya hayvan inmez dememişler boşuna… (Darıveren’li Hüseyin ağanın hanımından naklen Dodurgalı Ayşe Mak, 20.8.2003
Boyum sıra buldum, huyum sıra bulamadım (Hacı Hatiplerin Hasibe’den F. Dağdaş, 24.2.2000): Dengime düşemedim, huyuma uygun biriyle evlilik yapamadım anlamında.
Bozacının şahidi şıracı.
Böğürtlen büyüye büyüye boy aldım sanmış, süprüntüyü yığmışlar dağ oldum sanmış, Türk ata binmiş bey oldum sanmış (Fatmana Dağdaş, 09.1983): 50-60 sene öncesine kadar köylerde ağalık düzeni varken ağa ve sülalesi dışındaki halka Türk denilmekte imiş. Ağalara atfen söylenmiş olan bu sözde, halk hakir görülmektedir. O dönemi yansıtan bir anlayışın ürünü olarak ortaya çıkmış bir atasözüdür (Fatmana Dağdaş’dan alınan bilgi.)
Bu arpa kelle bağlamaz (1950’li Mehmed Yaman’dan naklen Celil Yaman, 30.09.2007)!! “Bundan hayır çıkmaz/Bundan iş çıkmaz!” anlamında olumsuzluk kanaatini ortaya koyan değerlendirme.
Bu davullar sana çalınıbbarı (çalınıyor) kızım, ama benim senden umudum yok (Mehmed Baz, 1999): Beceriksiz, işten anlamayan kişi için söylenmektedir.
Bu dünya iki kapılı handır, gelen bilmez giden bilmez.
Bugünün küçükleri yarının büyükleri.
Budalanın yağı çok olursa sakalına sürer.
Bugün bana ise yarın sana.
Bugünkü işini yarına bırakma.
Bugünkü tavuk, yârınki kazdan iyidir.
Buğday başak verince orak pahaya çıkar.
Bülbülü altın kafese koymuşlar “ah vatanım” demiş.
Bülbülün çektiği; dili belasıdır.
Büyük boğaz, küçük boğaz, beşikteki başını sallar (Hasibe nineden F. Dağdaş, 8.4.2000):Çor çocuğu fazla olanın yaşadığı telaşı, sıkıntıyı anlatan bir atasözü.
Büyük ekmek, büyük bezeden olur.
Büyük lokma çukurda kalır
Büyük lokma ye, büyük söz söyleme.
Büyük zekâlar birlikte düşünürler.
Cahil adam meyve vermeyen ağaca benzer.
Cahile söz anlatmaktansa, deveye hendek atlatmak iyidir.
Cahile söz yetmez, çalıda gül bitmez (Selahaddin Duman, Sabah, 15.09.2001, s. 15)
Cahilin dostluğundan alimin düşmanlığı yeğdir.
Cahill arkadaş olma küstürün, cam kırığıyla kıçını silme kestirirsin.
Cami ne kadar büyük olsa imam bildiğini okur.
Caminin kapısını bilmez, sofuluk taslar.
Can, boğazdan gelir.
Can cümleden azizdir.
Can çıkar huy çıkmaz Bu konuda aynı anlamdaki bir veciz söz şöyledir:
Tutar elbet yine eski suyunu, Çıksa da canı, değişmez huyunu…(Sümbülzade Vehbi, 10 Mayıs 1999, Hicret Takvimi.)
Can çıkmadan ümit kesilmez.
Cana gelecek mala gelsin.
Canı acıyan ne demez! Karnı acıkan ne yemez!.(Ayşe ŞENER, Akseki-Kuyucak, 15.01.2005)
Canı kaymak isteyen mandayı yanında taşır.
Canı yanan eşek atı geçer.
Cefayı çekmeyen sefanın kadrini bilemez.
Cingen cingenden köy kıskanır (F. Dağdaş, 17.2.2000):
Cingen cingene çatmayınca, kasnak boğazına geçmezmiş: (F. Dağdaş)
Cingenler çayda döğüs etmiş de taş bulamamıslar! Her an elinizin altında olan birşey, aranınca bulunmaz manasına (Celil Yaman (1979’lu), Ulus-Bartın).…
Cins kedi ölüsünü göstermez.
Cinstir çeker, boktur kokar (Fatmana Dağdaş): Muhakkak benzer tarafı olur, babası yapıyorsa oğlu da yapar anlamında. Irsiyetin, huyun nesilden nesile geçebileceğine dikkat çeken bir atasözü.
Cömert derler, maldan ederler, yiğit derler candan ederler.
Cömert ile nekesin harcı birdir.
Çabuk parlayan çabuk söner.
Çağrılan yere erinme, çağrılmayan yere görünme.
Çağrıldığın yere git, ar eyleme; çağrılmadığın yere gidip yerini dar eyleme.
Çağrılmadık yere, çörekçi ile börekçi gider.
Çalıda gül bitmez, cahile söz yetmez.
Çalışan demir pas tutmaz. Çünkü ölür
Çalışmak ibadetin yarısıdır
Çalma elin kapısını, çalarlar kapını.
Çamura taş atma üstüne sıçrar.
Çatal kazık yere batmaz.
Çıkmayan candan umut kesilmez.
Çıngıraklı deve kaybolmaz.
Çıracı olsam ay akşamdan doğar.
Çiftçilik, eşeğin kuyruğuna benzer, ne uzar ne kısalır.
Çiftçinin karnını yarmışlar, kırk tane “gelecek yıl” çıkmış.
Çok söyleme arsız edersin, aç bırakma hırsız edersin.
Çok söz yalansız, çok para haramsız olmaz.
Çok yaşayan bilmez çok gezen bilir.
Çubuk iken çıtlamayan, hezen iken kütlemez.
Çürük iple kuyuya inilmez.
Çürük tahtaya çivi çakılmaz.
Dağ adamı, hasta eder sağ adamı! (F. Dağdaş, Leyla Baz):
Dağ başından duman eksik olmaz.
Dağ dağ üstünde olur, ev ev üstünde olmaz.
Dağ dağa kavuşmaz insan insana kavuşur.
Dağ dumansız insan hatasız olmaz.
Dağa çıkan keçinin dağa çıkan oğlağı olur. “Anaları ne ki, danaları ne olsun.” deyiminin anlamına yakın anlamda düşünülebilir. Komşu ilçe Gölhisar ve civarında “Çama çıkan kişinin,çama çıkan oğlağı olur.” şeklinde kullanılmaktadır.
Dam alçak, sopa kalkmaz! (Sebati Şener (Emekli öğretmen), Antalya-Akseki’nin Kuyucak kasabasından, 10.08.2004): Bu atasözü; iktidarların icraatlarında her istediğini, gönlünden geçeni rahatlıkla yapamadığını, farklı kesimlerden gelebilecek tepkileri zaman içinde eritmeyi, adım adım yol almayı tercih ettiklerini anlatmak için kullanıldı.
Dam tıpırtısı, karı bıtırtısı, var ömrümü yok etti!
Dama dama göl olur, dada dada heç olur (Selahaddin Kusekenani, Şarki Azerbaycan-İRAN, 6.6. 1999):“Damlaya damlaya göl olur, azar azar kullanmakla biter” anlamında.
Damlaya damlaya göl olur.
Danışan dağ aşmış, danışmayan yolu şaşmış.
Darağacı kurulduktan sonra, cellâtın Bağdat’tan gelir. Foyan ortaya çıktıktan, iş işten geçtikten sonra beklenen çabuk gelir. Kaçış olmaz anlamında…
Darı unundan baklava, incir ağacından oklava olmaz.
Darlıkta dirlik olmaz.
Davetsiz gelen döşeksiz oturur.
Davul dengi dengine çalar.
Davulun sesi uzaktan hoş gelir.
Dayak bile nasiple yenir(Yüksel Erdoğan, 1967’li, 9.10.2003, Beyşehir-Gölyaka, Or. Müh.)!
Dediğim dedik, çaldığım düdük.
Deli kız, akıllı gelin olur (18.5.2007, 1981’li Birdal Yaman’dan naklen Celil Yaman, 1979’lu, Bartın-Ulus’lu)! Kız gelin olunca gerçek sorumluluk sahibi olur anlamında…
Deli deliyi gördüğünde, değneğini saklarmış.
Değirmende doğmuş sıçan gök gürlemesinden korkmaz.
Dem de çift, gam da çift gelir (Dodurgalı Ayşe Mak, 20.8.2003): Üst üste gelen iki musibeti açıklamak için kullanılan bir atasözü.
Deme dostuna, der dostuna. Bir gün olur tuz basarlar postuna.
Demir nemden insan gamdan çürür.
Demir tavında dövülür.
Demir tavında, dilber çağında.
Deniz sevilir de, densiz sevilmez.
Deniz yoğurt olmuş da yemeye kaşık bulunmamış.
Denize düşen yağmurdan korkmazmış.
Denize düşen yılana sarılır.
Derdini söylemeyen derman bulamaz (Fatmana Dağdaş):
Dere her zaman kütük getirmez (M. Baz, 1929 doğumlu, 22.08.02)! Her zaman ticarette kazanç olmayabilir, bu nedenle ileriye dönük tedbir almak gereklidir anlamında.
Dereyi görmeden paçayı sıvama.
Dert gezer, derman da gezer (Fatmana Dağdaş):
Dert saklayanda kalır.
Dertsiz baş yok, yarasız çam yok (Fatmana Dağdaş): Herkesin bir sorunu, derdi var.
Dervişin fikri ne ise zikri de odur.
Devden büyük dert var.
Deveye boynun eğri, demişler; nerem doğru ki, demiş.
Deveye kalkta oyna demişler bir damla bir çardak yıkmış.
Dibi görünmeyen sudan geçme.
Dibin ahlat, doruğunu kim aşıladı (Remzi Doğan)? “Soyuna dön!” anlamında (Remzi Doğan, Kalecik-Çaykaya köyü, Orman Müh., 27.02.2006).
Dikensiz gül olmaz.
Dilin durdu başın esen, dilin durmaz başın kesen (Fatmana Dağdaş): “Bana benden olur her ne olursa, başım rahat eder dilim durursa!„ atasözü ile de aynı anlama gelmektedir.
Dimyat’a pirince giderken evdeki bulgurdan olmak.
Dinsizin hakkından imansız gelir.
Dinsizin ipi ile Kuyuya inilmez.
Dişi kuş yapar yuvayı, içini dışını sıvayı sıvayı.
Doğru söyleyeni Dokuz köyde kovarlar.
Doğru söyleyenin bir ayağı üzengide gerek.
Domuzdan post gâvurdan dost olmaz.
Dost acı söyler.
Dost ayağa, düşman başa bakar (Fatmana Dağdaş): Bu atasözü başka yörelerde “Dost başa, düşman ayağa bakar!” şeklinde kullanılıyor.
Dost başa düşman ayağa bakar.
Dost kara günde belli olur.
Dost kazan dost! Düşman anandan da doğar.
Dost olmayınca düşman bilinmez (F. Dağdaş, Aralık 1980)!
Dost yüzünden, düşman gözünden belli olur.
Dostlar alışverişte görsün.
Döner taşım yok öter kuşum yok.
Dövüşerek pazarlık et, güle güle ayrıl.
Dut kurusuyla yar sevilmez.
Dünya duaylan (dua ile), elek sıvaylan (sıva ile) (Fatmana Dağdaş): Dua etmenin önemli olduğu, eleği korumanın onun bakımıyla olduğu misal getirilerek anlatılmaktadır.
Dünya malı dünyada kalır.
Dünya Sultan Süleyman’a bile kalmamış.
Dürüst yolda yürüyemezken, döşemeye at koşturmaya gidersin (F. Dağdaş, Eylül 1983)!
Düşenin dostu olmaz.
Düşman ayağa dost basa bakar.
Düşmanı karıncaysa, sen fil olur.
Düşmanım yok deme! Anan doğuruverir (F. Dağdaş, Aralık 1980)!
Düşmanın karıncaysa da kork.
Düt demeye dudak gerek.
Düzlükte kurt ulusa, evde itin bağrı sızlar.
Ecel geldi cihane, baş ağrısı bahane.
Ecele çare olmaz.
Eceli gelen sıçan kedinin taşaklarını kaşır.
Eceli gelen keçi, çobanın ekmeğini yer
Eceli gelen köpek cami duvarına işer.
Eceli gelen köpek cami duvarına siyer
Edebi,edepsizden öğren.
Eden bulur,inleyen ölür.
Edene eden bulunur (Bölge ağzı, Ufuk Takvimi, 26.11.2001):
Eğilen baş kesilmez.
Eğreti ata binen tez iner.
Eğri oturalım doğru konusalım.
Ehvence ölüm, yaylanca geçit (Anası Leyla Baz’dan naklen, Hatice Mengi, 1341’li, Dodurga, 17.7.2003)! Ölümün kolayca gelmesi, ahiret hesabının da kolay verilmesi temennisi.
Ekmeğini kuru yiyeceğine, yoğurdunu duru ye (F. Dağdaş, 14.7.2000)! Dengeli davran anlamında…
El ağzı ile çorba içilmez.
El arif olur, hiyallar (Fatmana Dağdaş): El çabuk anlar.
El derken dudak açılır, birbirin derken birleşir (1303 doğumlu Aynımah Ünlü’den naklen Sebahat Ünlü, (1945), 22.06.2002). Birlik ve beraberliği kısaca açıklayan bir atasözü.
El deveyi kulağından yeder: Başkası duyduğunu hiç olmadık yere çeker.
El elin eşeğini türkü çağırarak ararmış:
El elliğini, çay deliliğini eder (Fatmana Dağdaş): Her zaman akraba olmayandan iyilik görülmeyebilir.
El ettim ellisi, ağzı yüzü bellisi (Fatmana Dağdaş, Nisan 1980): Evlenecek kız aday çok, hem de gösterişli, güzel.
El gücü, sel gücü (Selahaddin Kusekenani, İran, Şarki Azerbaycan Eyaleti, (6 Haziran 1999, Beyşehir): Bir elin nesi var, iki elin sesi var anlamında. Selahaddin Bey bu ata sözünü “Birlikte bir iş görer, yahşidir. Hatmin, adam muvaffak ola.” şeklinde Azeri Türkçesi ile açıklamıştır (Said Dağdaş).
El kıyıdan bakar! (F. Dağdaş, 2.3.2003).
El olan yerde, ellik eksik olmaz! Toplulukta, başkalarının bulunduğu ortam/ortamlarda dedikodu eksik olmaz (F. Dağdaş, 9.7.2001).
El yetmez, güç yetmez, sarp kayada yolum var! : Çaresizim anlamında (F. Dağdaş, 22.05.2001).
El atına binen yaya kalır
El deliye, bende akıllıya muhtacım.
El elden üstündür.
El elin eşeğini türkü çağırarak arar.
El içinde vasiyet ettik, ölmemek olmaz.
El kazanı ile aş kaynamaz.
El yarası onar, dil yarası onmaz.
El yumruğu yemeyen, kendi yumruğunu balyoz sanır.
Elden gelen öğün olmaz, o da vaktinde bulunmaz.
Elden gelen öğün olmaz, o da vaktinde gelmez (Fatmana Dağdaş): Elden umma! Her zaman arzu ettiğini temin edemezsin.
Elden kalan, elli gün kalır (1950’li Ayşe Yaman’dan naklen Celil Yaman, 5.9.2005)! Not: El kelimesindeki «e» harfi açık «e»dir. Zamanında yapılmayan iş, kalır gider. «Demir tavında yapışır!» atasözü ile benzer anlamdadır…
Eli dar olanın, dili kısa olur.
Eli doluya: ağa buyur, eli boşa: ağa uyur.
Eli ile köfte yuvarlıyor, gözü kırık kovalıyor.
Elimin ettiğini, ağzım bilir (18.5.2007, 1950’li Ayşe Yaman’dan naklen Celil Yaman, 1979’lu, Bartın-Ulus’lu)! Bu elden çıkanı bu ağız bilir. Elin, yabancının pişirdiğini de anlamak kolaydır anlamında…
Emekten olsa, sarı öküze bıçak vurulmaz! (Durak Başer, Yozgat, Sorgun, 06. 1983).
En akıllısı Deli Bekir, o da kösteğiyle yatar (Mehmed Baz, H. Fevzi Zeren-Dodurgalar)):
Enik için köpek beslenir (10.1.2000, F. Dağdaş): Sağlayacağı faydadan dolayı, o kişiye katlanılır anlamında.
Erek mi, görek mi? (31.1.2000, F. Dağdaş): Kimbilir bana nasip olur mu, ömrüm yeter mi, görür müyüm anlamında. Yaşım 75, erek mi görek mi bundan sonra?..
Erkek arslan arslan da, dişi arslan arslan değil mi?
Erkek koyun kasap dükkânına yakışır.
Erken evlenen döl alır, erken kalkan yol alır.
Erken kalkan nasibine kalkar (F. Dağdaş, 12.1979): Erken kalkanın, erkenden işine başlayanın kazancı bol olur.
Erken kalkan yol alır, küçükten evlenen döl alır (F. Dağdaş, 12. 1980): Erkenden yola çıkan menziline erken ulaşır, erken evlenen de çor çocuk sahibi olur.
Erken evlenen yanılmamış.
Esirgenen göze çöp batar.
Eski çamlar bardak oldu.
Eskiden, bir devenin yürüyüşü kaldı… (12.8.2004, M. Baz, 1936): Zaman ve şartlar, anlayışlar değişti. Yeni şartlara göre kafa yormak lazım anlamında.
Eşeğin canı acırsa, atı geçermiş (Hamit Erdal, 1964’lü, 7.1.2005, Kırıkkale-Delice-Hacıobası köyünden): Kişinin canı yanmaya görsün. Bütün gücünü kullanır ve daha güçlü olanı da saf dışı bırakabilir.
Eşeğine eremeyen, semerini dövermiş (9.1.2006, M. Baz, 1936’lı):
Eşek olana binen çok olur (Yüksel Erdoğan, 1967’li, 9.10.2003, Beyşehir-Gölyaka, Or. Müh.! Kendi kişiğini öne çıkarmayıp daima bir başkasının etkisinde kalan insanlar için kullanılır.
Eşek hoşaftan ne anlar. Suyunu içer, denesi kalır.
Eşek kocamakla tavla başı olmaz.
Eşek olduktan sonra semer vuran çok olur.
Eşekler çalışır, atlar yer.
Eşekten at olmaz, ciğerinden aş olmaz.
Et tırnaktan ayrılmaz.
Et iyiliği dök denize, balık bilmezse Halik bilir (Fatmana Dağdaş): Kötülük görsen de iyilik yapmaktan geri durma.
Et şabarın hayırlı olsun (Selahaddin amca, Aslen Kırım muhaciri, 2000, yaklaşık 85 yaşında, Gazi Mah.-Ankara):
Et tertib, vet temkin demiş (Fatmana Dağdaş, 17.01.2000): Tedbirini al, ihmal etme anlamında.
Et, ekmek üstünde yakışır (20.08.2002, F. Dağdaş): Her işin bir yakışık alan yöntemi vardır.
Et, kemiksiz olmaz (Beşir): “İki çanak bir yerde tıngırar”! atasözü ile aynı anlamdadır. Beraberliklerde bazen şiddet de, patırtı da olur anlamında.
Etme bulun (bulursun), inileme ölün (ölürsün) (İlhan Arslan, 1971’li, Ankara-Kalecik-Uyurca köyü, 10.09.2003)! “Etme bulma dünyası“ deyimi ile aynı anlamdadır.
Ev sahibi mülk sahibi, hani bunun ilk sahibi.
Evdeki hesap çarşıya uymaz.
Eve yörük, bahçeye erik koyma (H. İbrahim Ekren, Nisan 2006, Salihli)! ? Ne demek çok açık değil…
Evi delikli baca, milleti yalancı hoca ile hacı yıkar (F. DAĞDAŞ, Mart 1980)…
Evladın var mı, derdin var!: Evladının muhakkak senin başını yoracak sorunları olur anlamında. Kızın mı var, derdin var şeklinde buna yakın anlamda da söylenmektedir.
Evlat! Arpa olsun, darı olsun, buğday olsun, çavdar olsun… Mendil ekmeksiz kalmasın! Kör olsun, topal olsun, sağır olsun… Yatak karısız kalmasın (Halil Ay, Dodurga, 1949’lu, Aralık 1980): Yukarı Dodurgalı Pilavcıların Süleyman Efendi dededen alınmıştır.
Evvel mescidin içi, sonra eşiği (dışı) (S. Kusekenani, 6.6.1999): Önce kendi menfaatim, sonra başkaları anlamında. Azeri Türkçesinde “eşik” kelimesi Türkiye Türkçesinde olduğu gibi hem kapının eşiği deyiminde olduğu gibi bildiğimiz manada, hem de evin dışarısı anlamında kullanılmaktadır.
Evveli de bokuduk! Boka kazık dokuduk! Önceden de perişandık. Şimdi de perişanız. Hiçbir işimiz önüne gitmiyor! anlamında….
Ev sahibinin hatırı olmazsa köpeğini dövmek kolaydır
Evin danası evin öküzünden korkmaz.
Evini temiz tut, misafir gelir; kalbini temiz tut, ölüm gelir.
Evlenenle ev alana (yapana) Allah yardım eder.
Evladı ben doğurdum ama gönlü benim değil ki…
Fakir oynayacağı zaman davul patlar.
Fakirin ekmegi umuttur.
Fakirin tavuğu tek tek yumurtlar.
Fakirlik ayıp değil, tembellik ayıp.
Fala inanma,falsız da kalma.
Fare,çıktığı deliği bilir.
Faydasız baş, mezara yaraşır.
Fazla aş,ya karın ağrıtır ya baş.
Fazla naz aşık usandırır.
Felek kimine kavun yedirir,kimine kelek.
Fırsat eldeyken sürün devranı.
Fukaranın düşkünü, beyaz giyer kış günü.
Fukaranın tavuğu tek tek yumurtlar
Gafile kelam, nafile kelam.
Garibin yardımcısı Allah’tır.
Garip kuşun yuvasını Allah yapar.
Gavurun tembeli keşiş, Müslümanın tembeli derviş.
Geç olsun da güç olmasın.
Geçmişe mazi, yenmişe kuzu derler.
Geçtiğin köprüleri yakma.
Gel demek kolay, git demek güçtür.
Gelen gideni aratır.
Gelin ata binmişde, görkü kimin kapıya inmiş.
Gelin bindi deveye gör kısmeti nereye.
Gem almayan atın ölümü yakındır.
Gençlikte taş taşı, kocalıkta ye aşı.
Geniş günün de dar gezen, dar günün de geniş gezer.
Gerçek dost kötü günde belli olur.
Gergin ip, çabuk kopar.
Gezen ayağa taş değer.
Gitti ağalar paşalar, kellere kaldı köşeler.
Gittiğin yer kör ise, gözünü yum da bak.
Gizliden gebe kalan, aşikâre doğurur.
Göğe direk, denize kapak olmaz.
Görünen dağın uzağı olmaz.
Görünen köy kılavuz istemez.
Göz görmeyince gönül katlanır.
Göz görür, gönül çeker.
Göz odur ki dağın arkasını göre,akıl odur ki başa geleceği bile.
Gözün ile görmediğini söyleme.
Gülme komşuna gelir başına.
Gülü seven, dikenine katlanır.
Gün, gece olduğu için vardır. (Anonim)
Gündüz yenilen hurmalar, gece mideni tırmalar.
Güneş balçıkla sıvanmaz.
Güneş girmeyen eve doktor girer.
Güttüğü iki keçi, ıslığı dağı taşı tuttu.
Güzel gözünden, yiğit sözünden belli olur.
Hacı Mekke’de, derviş tekkede.
Hacı hacıyı Mekke’de bulur.
Hacı olmayacak hacıyı deve üstünde yılan sokar.
Haddini bilmeyene bildirirler.
Hafif çalıyı yel alır, ağır çalı yerinde kalır
Hafıza-i beşer nisyan ile malüldür.
Hak deyince akan sular durur.
Hak doğrunun yardımcısıdır.
Hak yolu varken bok yolu seçilmez.
Halaya giren kolunu sallar.
Halka verir talkını, kendi yutar salkımı.
Hamala semeri yük olmaz.
Harman yel ile, düğün el ile olur.
Hasta sağ kalırsa hekime karşı gelir.
Hasta yatan değil, eceli gelen ölür.
Havada ahreni ile uçmayan kuşun sesi havadan değil, tavadan gelir.
Haydan gelen huya gider.
Hazıra hanak, pişmişe konak.
Helal kazanç ile pilav yenmez.
Hem kız, hem baldırı düz hem de ucuz olur mu?
Her akla geleni işleme her ağacı taslama.
Her günün bir gecesi vardır.
Her işin başı sağlık.
Her işte bir hayır vardır.
Her koyun kendi bacağından asılır.
Her kuşun eti yenmez.
Her şakanın altında bir gerçek yatar.
Her şey incelikten insan kabalıktan kırılır.
Her şeyin yenisi, dostun eskisi.
Her taş baş yarmaz.
Her yiğidin bir yoğurt yiyişi vardır
Her zamanı bir sayma.
Her zaman gemicinin istediği rüzgar esmez.
Herkes aklını pazara çıkarmış, yine kendi aklını beğenmiş.
Herkes bildiğini okur.
Herkes ektiğini biçer.
Herkes kaşık yapar ama sapını yapamaz.
Herkesin aklı bir olsaydı, koyunlara çoban bulunmazdı.
Hıdrellez yaz kapısı, yedi gün sürer tipisi.
Hırsız sekiz, köşe dokuz.
Hızlı giden atın boku seyrek düşer.
Hiçbir şeye sahip olmayanın kaybedeceği hiçbir şey yoktur.
Hile ile iş gören mihnet ile can verir.
Hocanın dediğini tut, yoluna gitme.
Horoz ölür, gözü çöplükte kalır.
Horozu çok olan köyün sabahı geç olur.
Huylu huyundan vazgeçmez.
Ihlamurdan odun olmaz, beslemeden kadın olmaz.
Irmak kenarına çeşme yapılmaz.
Irmaktan geçerken at değiştirilmez.
Isıran it, dişini göstermez.
Isırgan ile taharet olmaz.
Isıramadığın eli öp de başına koy.
Islanmışın yağmurdan pervası yoktur.
Ismarlama hac, hac olmaz.
Işığını akşamdan önce yakan sabaha çırasında yağ bulamaz.
İbadet gönül şenliğiyle olur (Fatmana Dağdaş, Dodurgalar).Gönül şen olmazsa ibadetten de haz alınmaz.
İbadet de gizli, kabahat da.
İğneyi kendine, çuvaldızı ele batır.
İki analı sütten, iki karılı bitten ölürmüş (F. Dağdaş)! “İki analı sütten, iki karılı bitten ölürmüş„ derler. Herif denemiş tanımıştır zaacına!. Öyledir o işler, öyledir…
İki aslan bir posta sığmaz.
İki baş bir kazanda kaynamaz.
İki cambaz bir ipte oynamaz.
İki çanak bir yerde tıngırar (F. Dağdaş)! Çokluk olan yerde tartışma, farklı görüş ve anlaşmazlık muhakkak olur anlamındadır.
İki çıplak bir hamama yakışır
İki gönül bir olunca (olursa) samanlık seyran olur.
İnsaf dinin yarısıdır (Selahaddin Kusekenani, Tebrizli Orman Mühendisi, 6.6.1999, Antalya, Cevizli’de naklen alınmıştır): Azeri Türkçesinden bir atasözü.
İnsan kocar, gönlü kocamaz.
İnsan konuşa konuşa, hayvan koklaşa koklaşa (anlaşır).
İnsan sözünden, hayvan yularından tutulur.
İnsan yedisinde ne ise yetmişinde de odur.
İnsana kar gibi, kara kor gibi dokunur! Kabayelin (bozyelin) zararı ve faydası için kullanılan atasözü. Necati CENGİZ, Orman Müh., 25.12.2005, Uluborlu/Isparta).
İp inceldiği yerden kopar.
İp kırıldığı yerden ulanır(eklenir).
İnsana kar gibi, kara kor gibi dokunur! Kabayelin (bozyelin) zararı ve faydası için kullanılan atasözü. Necati CENGİZ, Orman Müh., 25.12.2005, Uluborlu/Isparta).
İslam’ın şartı beş, altıncısı haddini bilmek!: Haddini bilmek insan için çok büyük meziyettir anlamında.
İslam’ın şartı beş, altıncısı haddini bilmek, yedincisi haddini bilmeyeni de haddini bildirmek ! Mehmed Mail Büyükerman, Eskişehir milletvekili, 27.04.2000, Kanal 7 televizyonu, saat 20:00 haberleri.
İstediğini söyleyen, istemediğini işitir.
İstemek bir ayıp, vermemek iki ayıp.
İstemek yüzler karası, istemeden veresi (F. Dağdaş, 8.5.2000):
İsteyenin bir yüzü kara, vermeyenin iki yüzü.
İş gördün sıvış, ekmek gördün giriş! (17.8.2005, Celil Yaman, 1979’lu, Bartın-Ulus’lu)
İşin yoksa şahit ol, paran çoksa kefil ol.
İşine hor bakan, boynuna torba takar.
İşini kış tut, yaz tutarsa bahtına.
İşini bilmeyen çavuşlar, döner bokunu avuçlar.
İşkilli büzük dingilder (Zülfikar KÖKÇÜ, 23.07.2002, Mersin-Davultepe)! “İşkilli yürek büngülder“ ile yaklaşık aynı anlamdadır.
İşkilli yürek büngülder (Osman Ünlü, 1987, Y. Dodurga, 1962’li)! Endişeli olan korkuludur. Meraklıdır anlamında.
İşleyen demir ışıldar.
İt ite, it de kuyruğuna buyurur (Sadık Şimşek, 1962 doğumlu, 11.2.2002): “El elin eşeğini türkü çağırarak ararmış!” atasözü ile benzer anlamda bir atalar sözü.
İt ile dalaşacağına, yolunu değiştir.
İt iti ısırmaz.
İt kağnının gölgesine yatmış, ne koyu gölgem var demiş.
İt karı bolsar, yatıp ürür (Eski Doğu Türkistan atasözü, Yaşar Süngü’den naklen, 29.08.2007, Yeni Şafak, s. 5). 22 Temmuz 2007 seçimlerinin sonuçları için kullanılabilir… “Kuvvetten düşen it, yatıp ürür” ya da “Yaşlanan it, yatıp ürür. ” şeklinde Türkiye Türkçesine aktarılabilecek bir atalar sözü. Toplum nezdine itibarı kalmayan, sadece ortalığı velveleye verir anlamında.
İt utansa don giyer.
İt ürür, kervan yürür (Sadık Albayrak, 19.10.2003, Yeni Şafak, s. 14)! “Yaya kaldın, Tatar ağası!… İt ürür, kervan yürür!”
İti an çomağı hazırla.
İti, öldürene sürütürler.
İtin ısırmayanı, atın osurmayanı olmaz.
İven (acele eden) kız ere varmaz, varsa da baht bulmaz.
İyi insan lafının üzerine gelirmiş.
İyi yemek (Ey yemek), iyi merek (ey merek), Mart’ta gerek (Kay saçmeli, kay meregi, martşi saçiro (Sinem Gökdemir, 1985’li, Borçka-Camili (Macaħeli), 24 Mayıs 2006)! Hem insanlar için, hem de hayvanlar için asıl gıda ihtiyacı, yazdan yapılan hazırlığın tükenme zamanı olan baharın ilk döneminde gereklidir anlamında… Mart ayı, sürprizler ayıdır. Her an, herşey olabilir. Ani kış şartları, Mart ile Nisan sonu arası hala baskın yapabilir. Bu nedenle tedbirli olmak gerekir anlamında…
İyiliğe karşı iyilik her kişinin işi, kötülüğe karşı iyilik er kişinin işi.
Kaçan balık büyük olur.
Kaçan kızın bohçası küçük (hafif) olur.
Kadı anlatana göre fetva verir.
Kadının biri alâ, ikisi belâdır.
Kâfirden hacı, elden bacı olmaz.
Kakma el kapısını el ucuyla, yiterler kapını var (olanca) gücüyle.
Nush ile uslanmayanı etmeli tekdir; tekdir ile uslanmayanın hakkı kötektir
Oduncunun gözü omcada (bağ kütüğü) dilencinin gözü çömcede (tahta kepçe).
Oğlan dayıya, kız halaya çeker.
Oğlanınki oğul bağı, kızınki bahçe gülü.
Okumayı sevmeyene dokuz hoca az.
Olacakla öleceğe çare yoktur.
Olmaz olmaz deme, olmaz olmaz.
Onbeşindeki kız ya erdedir, ya yerde.
Ortak atın beli kırık olur.
Otu çek köküne bak.
Oynayamayan gelin yerim dar dermiş
Ocağın yedisine, güvenme başkasına, ille de eşinin erkek kardeşine (güvenme!) (Zemheris ruvasa, numyendobi shvasa, ille de solis zmasa) (Sinem Gökdemir, 1985’li, Borçka-Camili (Macaheli), 24 Mayıs 2006)! “Para koynuna, karı (hanım) kayınına…“ (F. Dağdaş) atasözü ile benzer anlamda…
Oğlan yer oyuna gider, çoban yer koyuna gider.
Ocaktır aşı pişiren, karıdır adamı şişiren (F. Dağdaş, 11.1982)!
Odun çatar kül almaz, inek sağar yağ almaz (F. Dağdaş, Mayıs 1980)! Işini tertipli yapmayan kişi hakkında kullanılır.
Oğlan babasından öğrenir yazı yazmayı, kız anasından öğrenir sokak gezmeyi..
Oğlan oyuna gitti, kız koyuna gitti (F. Dağdaş, 2.3.2003)! Yaşlanan ve yalnız kalan kişilerin halini anlatmak için kullanılır.
Oğlumun hasta oluşuna yanmam, huyunun değiştiğine yanarım! Önem vermemde, öncelik değişebilir anlamında (Kızılcahamam’lı 1981’li B. Yaman’dan naklen C. Yaman, Ulus-Bartın, 31.07.2007)…
Oğluna kız arayacağına, kızına yer ara (Fatmana Dağdaş): Önemli olan kızına iyi bir yuva kurmaktır.
Oldu olacak, kırıldı nacak! Seri gelmiş başa gelecek!.. Başa gelen musibetlerin fazlalığı vurgulanmaktadır (F. Dağdaş).
Orospunun torbası, viraneyi görene kadar (Şahistan Demirci, 1934’lü, Erzurum-Olur’lu,, 31.08.2003)!: Sözünde durmayan, yemininin hükmü olmayan zayıf şahsiyetleri tanımlamada kullanılır. Yandaki atasözü; evleneceği kadına içki içmeyi bırakacağını söyleyip evlendikten sonra bırakmayan, hanımına eziyet etmeye devam eden birini tanımlarken kullanıldı.
Otu çek, köküne bak (İlhami Turan, 1975’li, Malatya-Konak, 7.8.2005)! – Toplum içindeki değerine, soyuna, sopuna bak. Sonra karar ver anlamında. “O kim ki… Otu çek köküne bak! (Cemal Basri Gökşen-1961’li, Maraş-Andırın, 31.07.2003).
Soy ara, köpek eniği ata atasözü ile benzer anlamda… Otu çeker, köküne bakarlar…
Öküz öleceği zaman bıçak çoğalır (22.12.2004, A. Vahap Özdemir, 1965’li, Elaziz’li): Fırsat geçince, olacak iş olmayınca görüş ortaya koyan, derde derman olmaya yeltenen çok olur anlamında…
Öküze boynuzu yük gelmez (22.01.2000, Fatmana Dağdaş): Kocasının evinden baba evine geldiğinde kızını teselli için söylenen ifade. Kendinden bir parçadır anlamında.
Öküzün yazın harmanda pislediği, kışın saman olarak önüne gelirmiş (1.11.2006, Kırıkkale’li Faruk TEZEL’den naklen Celil YAMAN, 1979’lu, Bartın-Ulus’lu)! Geciktirilen, ihmal edilen işler mutlaka umulmadık, beklenmedik şartlarda karşımıza çıkar anlamında…
Yapılan kötü işin eninde sonunda, yapan kişiyi bulacağı anlamı da taşımaktadır.
Ölen inek sütlü olur (1950’li Ayşe Yaman’dan naklen Celil Yaman, 25.8.2007)! Kaybedilen mal, kıymete biner anlamındadır. “Kel ölür sırma saçlı olur, kör ölür badem gözlü olur!„ atasözü ile aynı anlamda.
Ölmüş koyun, kurttan mı korkar (Mehmed BAZ)?.. Hesabını vermeyecek işi olmayanın gözü pek olur!
Ölü öldüğü günkü gibi yanılsa, gelin geldiği günkü gibi sevilse (F. Dağdaş, Aralık 1984)!.. “Yeni senek suyu soğuk tutar!„ atasözü ile benzer anlamda…
Ömer diyecek dudak domarışından belli olur (F. Dağdaş, 22.01.2000) Kişinin ne demek istediği ilk cümlelerinden anlaşılabilir.
Ön gürlüğü gelir geçer, Allah son gürlüğü versin (F. Dağdaş, Aralık 1979)!
Öz ağlar, göz de ağlar (Hacı Ömer Mengi, 1334’lü): Ağlama, içten gelir. İçtenlikten kaynaklanır (Dodurgalı, 18.07.2003).
Ödünç güle güle gelir, ağlaya ağlaya gider.
Öfke gelir gider, kelle gider gelmez.
Öfkeyle kalkan zararla oturur.
Öğüt, bir hazine kadar değerli olduğu halde genellikle bedava verilir.
Ölecek tavşan çomağa karşı gelir.
Ölmüş eşek kurttan korkmaz.
Ölümü gören, hastalığa razı olur.
Ölürse yer beğensin‚ kalırsa el beğensin.
Ölüsü olan bir gün, delisi olan her gün ağlar
Ölüyü çok yıkarsan ya osurur, ya da sıçar.
Öz ağlamayınca göz ağlamaz (yaşarmaz).
Öküz öleceği zaman bıçak çoğalır (22.12.2004, A. Vahap Özdemir, 1965’li, Elaziz’li): Fırsat geçince, olacak iş olmayınca görüş ortaya koyan, derde derman olmaya yeltenen çok olur anlamında…
Öküze boynuzu yük gelmez (22.01.2000, Fatmana Dağdaş):Kocasının evinden baba evine geldiğinde kızını teselli için söylenen ifade. Kendinden bir parçadır anlamında.
Öküzün yazın harmanda pislediği, kışın saman olarak önüne gelirmiş (1.11.2006, Kırıkkale’li Faruk TEZEL’den naklen Celil YAMAN, 1979’lu, Bartın-Ulus’lu)!: Geciktirilen, ihmal edilen işler mutlaka umulmadık, beklenmedik şartlarda karşımıza çıkar anlamında…Yapılan kötü işin eninde sonunda, yapan kişiyi bulacağı anlamı da taşımaktadır.
Ölen inek sütlü olur (1950’li Ayşe Yaman’dan naklen Celil Yaman, 25.8.2007)!
Kaybedilen mal, kıymete biner anlamındadır. “Kel ölür sırma saçlı olur, kör ölür badem gözlü olur!„ atasözü ile aynı anlamda.
Ölmüş koyun, kurttan mı korkar (Mehmed BAZ)?.. Hesabını vermeyecek işi olmayanın gözü pek olur!
Ölü öldüğü günkü gibi yanılsa, gelin geldiği günkü gibi sevilse (F. Dağdaş, Aralık 1984)!..“Yeni senek suyu soğuk tutar!„ atasözü ile benzer anlamda…
Ömer diyecek dudak domarışından belli olur (F. Dağdaş, 22.01.2000) Kişinin ne demek istediği ilk cümlelerinden anlaşılabilir.
Ön gürlüğü gelir geçer, Allah son gürlüğü versin (F. Dağdaş, Aralık 1979)!
Öz ağlar, göz de ağlar (Hacı Ömer Mengi, 1334’lü): Ağlama, içten gelir. İçtenlikten kaynaklanır
Padişah yasağı üç gün sürer
Palamut çok biterse kış erken olur
Papaz her gün pilav yemez.
Paran çoksa kefil ol, işin yoksa şahit ol.
Para ile imanın kimde olduğu bilinmez.
Para insana dil, elbise insana yol öğretir.
Parasız pazara, kefensiz mezara gidilmez.
Paraya nereye gidiyorsun demişler, çoğun olduğu yere demiş.
Pek yaş olma, sıkılırsın; pek de kuru olma, kırılırsın.
Perşembenin gelişi, çarşambadan bellidir.
Pilav yiyen, kaşığı belinde gerek.
Pilavdan dönenin kaşığı kırılsın.
Pire itte (köpekte), bit yiğitte bulunur.
Rağbet güzel ile zenginedir.
Rahat ararsan mezarda
Ramazanda yalan söyleyenin yüzü, bayramda kara olur.
Rençper kırk yılda, tüccar kırk günde.
Rüşvet kapıdan girince insaf bacadan çıkar.
Rüzgâr eken fırtına biçer.
Rüzgâr esmeyince yaprak oynamaz.
Rüzgâra tüküren kendi yüzüne tükürür.
Rüzgârlı havanın kuytusu, yağmurlu havanın uykusu
Sabır acıdır, meyvesi tatlıdır.
Sabreden derviş muradına ermiş.
Saç sefadan, tırnak cefadan uzar.
Sakalda keramet olsa, keçi şeyhlik ederdi.
Sakınan göze çöp batar.
Sakla samanı gelir zamanı.
Saman elinse samanlıkta mı elin?
Sanat altın bileziktir.
Sayılı koyunu kurt kapmaz.
Sen işlersen mal işler, insan böyle genişler.
Sen kendini övme el seni övsün.
Sen seversen oğlunu, o da sever oğlunu.
Sepetteki karnıma, sandıktaki sırtıma.
Sev beni, seveyim seni
Soğuk su, sıcak aş diş düşmanı, genç avrat koca herifin baş düşmanı.
Sopayı yiyen eşek, atı geçer.
Soydur çeker, huydur geçer.
Sormaz ki bilsin, sorsa bilirdi; bilmez ki sorsun, bilse sorardı.
Söyle arkadaşını söyleyeyim sana seni.
Söyleme dostuna, o da söyler dostuna. Bir gün olur kül basarlar postuna.
Söylemeyen ağız, söyleyen ağzı yorar.
Söz büyüğün sus küçüğün.
Söz gümüş ise sükût altındır.
Söz var insanı yola getirir, söz var insanı yoldan çıkartır.
Söz var iş bitirir, söz var baş yitirir.
Su akar yatağını bulur.
Su akarken küpünü doldurur.
Su akmayınca durulmaz.
Su bulanmayınca durulmaz.
Su testisi su yolunda kırılır.
Suç gelin olsa güvey bulunmaz.
Sütten ağzı yanan, yoğurdu üfleyerek yer.
Şahin ile deve avlanmaz
Şahin küçük et yer, deve büyük ot yer.
Şapkası dar gelen, başım büyük sanır.
Şaraptan bozma sirke keskin olur.
Şaşkın ördek kıçın kıçın dalarmış.
Şaşkın ördek, tersten dalar.
Şaşkın ördek başını bırakır, kıçından dalar.
Şer işi uzat hayra dönsün, hayır işi uzatma şerre dönmesin.
Şeriatın kestiği parmak acımaz
Şeytanla ortak buğday eken samanını alır.
Şeytanla saman eken, sapını alır.
Şimşek çakmadan gök gürlemez.
Şeytanın işine gelirse, Kurandan bahseder.
Tabancanın dolusu bir kişiyi, boşu kırk kişiyi korkutur.
Tandır başında bağ dikmek kolaydır.
Tartılırsan denginle tartıl.
Tasa doyurur, acı acıktırır.
Taş yerinde ağırdır.
Taşıma su ile değirmen dönmez.
Tatlı söz (dil) yılanı deliğinden çıkarır.
Tavşan (Fare) dağa küsmüş dağın haberi olmamış.
Tekkeyi bekleyen, çorbayı içer.
Tembele iş buyur sana akıl öğretsin.
Tereciye tere satılmaz.
Tırnağın varsa başını kaşı.
Tırnağın varsa kaşın, yoksa düşün.
Tilkinin dönüp dolaşıp geleceği yer kürkçü dükkânıdır.
Tok açın halinden anlamaz.
Tok ağırlaması güçtür.
Topalla gezen aksama öğrenir.
Ucuna bak bezini al, anasına bak kızını al.
Ucuzdur vardır bir illeti, pahalıdır vardır bir hikmeti.
Ulu sözü dinlemeyen uluya kalır.
Ulular köprü olsa basıp geçme.
Ummadığın taş baş yarar.
Umut fakirin ekmeğidir.
Urbası yaldırar, karnı gıldırar (Ganime Ay, 1955’li, Acıpayam-Dodurgalı ve Corum’lu, Eylül 1983)!
Ustanın çekici bin altın.
Ustayı konuşturan, malzemesidir! Alet işler, el övünür! atasözü ile eş anlamlı. Yavuz AYDEMİR, 1966’lı, Meydancık, Şavşat-ARTVİN (25 Mart 2006).
Usul usul gezer, yerin damarını büzer (F. Dağdaş, Ağustos 1985)!
Uşağı işe koş, sende ardına düş.
Uyku ölümün kardeşidir.
Uyur ardında uyanık çoktur (F. Dağdaş, Eylül 1985)!
Uyuyan yılanın kuyruğuna basılmaz.
Uzaktan davulun sesi hoş gelir.
Usul usul gezer, yerin damarını büzer (F. Dağdaş, Ağustos 1985)!
Uyur ardında uyanık çoktur (F. Dağdaş, Eylül 1985)!
Uyuz çepişin kendi gittiğine yanmam,başında götürdüğü çilbirine yanarım(Burdur-Gölhisar)!
Uzayan dal bizden olsun (Yusuf Sılay-Ankara-Kalecik): Başarıya ulaşan; yakınlarımızdan, milletimizden olsun anlamında.
Üç elli, yaz belli
Üç göç, bir yangının yerini tutar.
Ünü var, unu yok! “Adı batasıca. Ünü var, unu yok!” (E. Erçelik, Dodurgalı, 26.07.2003). Sadece adı var, ama adına uygun iş görmez anlamında…
Ürkütme kurbağayı, yiğit edersin.
Ürümesini bilmeyen it, sürüye getirir kurt.
Üşenenin oğlu, kızı olmamış.
Üveye etme özünde bulursun, geline etme kızında bulursun.
Üzerine laf düşmedikçe uyu.
Üzüm zamanı, it aç kalmaz (H. Erdal, Kırıkkkale-Kalecik, 5.10.2003)!Mevsiminde, bol zamanında isteyen, istediği malzemeyi bulur.
Varsa pulun, herkes kulun; yoksa pulun dardır yolun.
Venedik’ten tiryâk (panzehir) gelinceye kadar, Mısır’da adamı yılan helâk eder.
Veren el, alan elden üstündür.
Veresiye şarap içen iki kere sarhoş olur.
Verirsen doyur‚ vurursan duyur.
Vurursan acıt, yedirirsen doyur.
Vücut kocar, gönül kocamaz.
Ya aklın erince gücün yetecek, ya aklın ermeyecek dağda gezeceksin!
Yabancı koyun kenarda yatar.
Yağ yiyen köpek tüyünden belli olur.
Yağmur olsa, el tarlasına bile yağmaz„ Kendisinden başkasına hayrı olmayanlar için aynen şöyle denilir: *Yağmur yelle, düğün elle (Fatmana Dağdaş): Yağmur yelle gelir. Sebebidir. Düğün de çevreyle, dost, akraba, komşu ile şenlenir, yakışık bulur anlamında.
Yağmurlu gün tavuk su içmez.
Yağmuru yel azıtır, insanı el azıtır (Fatmana Dağdaş):
Yalancı kim? İşittiğini söyleyen.
Yalancının mumu yatsıya kadar yanar.
Yalanı söylemeli amma, doğru yanında titremeli (M. Baz, 22.08.02): O kadar ustalıkla yalan söylemeli ki, doğru olduğu zannedilsin.
Yalın varsa karnına, çulun varsa sırtına.
Yalanı söylemeli amma, doğru yanında titremeli (M. Baz, 22.08.02): O kadar ustalıkla yalan söylemeli ki, doğru olduğu zannedilsin.
Yanan harmanın öşürü olmaz! “Yanan harmanın yerinde ne kalır?„ (Ayşe ŞENER; Akseki) atasözü ile benzer anlamda.
Yanan harmanın yerinde ne kalır?.. “Yanan harmanın öşürü olmaz!„ (F. Dağdaş’dan) atasözü ile benzer anlamda. Olan olmuş, herşey mahvolmuş zaten (Ayşe ŞENER, Akseki-Kuyucak, 15.01.2005)!..
Yanık yerin otu tez biter.
Yanlış hesap Bağdat’tan döner.
Yardımcının yardımcısı olur.
Yarım hekim candan, yarım hoca dinden eder.
Yaş kesen baş keser.
Yatsan sabah olur! Ölsen ele kalır!… Çoru çocuğu olmayanlar kullanır (Ayşe ŞENER, Akseki-Kuyucak, 15.01.2005)
Yavşak büyür bit olur, enik büyür it olur. Yöremizde bu atasözünü duymadım.
Yavuz itin yarası eksik olmaz (Hamit Erdal, 1964, Kırıkkale, Delice, 10.01.2002)Çalışkan, yırtık, şımarık, yerinde duramayan kişide yara bere eksik olmaz anlamında.
Yavuz hırsız ev sahibini bastırır.
Yaz kadı efendi, bok bok üstüne (M. Baz, 22.08.2003)!: Sıkıntı, dert, borç üstüste gelince kullanılır.
Yazın başı pişenin, kışın aşı pişer.
Yazın yediğin hurmalar kışın götünü tırmalar.
Yazın eli yaş olanın, kışın ağzı yaş olur.
Yazın gölge hoş kışın çuval boş.
Ye bir çanak. Yuğ bir çanak (F. Dağdaş, Mayıs 1980)!
Yedisinde ne ise yetmişinde de odur.
Yemeye hazır dayanmaz.
Yemiş boğazı görmüş, s…mış kıçı görmüş (F. Dağdaş, Mayıs 1980)! Tertipsiz, tedbirsiz, düzensiz insanı tarif için kullanılır.
Yeni senek suyu soğuk tutar (Fatmana Dağdaş, Aralık 1980): Cicim ayı denilen evliliğin ilk aylarında, geçimsizliğin olmadığı dönemde gelini ve onun cazibesini tarif etmek için kullanılır.
Yenice elek duvarda gerek.
Yenilen pehlivan, güreşe doymaz.
Yerli tavşanı yerli tazı kapar (F. Dağdaş, Aralık 1980)!
Yıl başına, akıl başına (Fatmana Dağdaş, 24.2.2000): İnsan yıl geçtikçe akıllanır anlamında. Yıl başına, akıl başına, ne kadar çalışsalar şimdi zor anlamaları bu konuyu.
Yılan sokan uyumuş da, kâr eden uyumamış (F. Dağdaş, 6.5.2000):
Yiğidi öldür; hakkını yeme.
Yiğit evlendiği gün… Gelin sevildiği gün… At eyerlendiği gün… İt yediği gün… (Yukarı Dodurgalı pehlivan Galak Ramazan dayıdan naklen Fatmana Dağdaş, Eylül 1983).
Yokluktur insanı farıdan, ağar döner ahtını alır karıdan (F. Dağdaş, Eylül 1983!
Yol sormakla bulunur.
Yol üstüne bostan ekme el için, kocalıkta (ihtiyarlıkta) avrat alma el için.
Yol yürümeyle, borç ödemeyle biter.
Yolun otu kelin götü tatlı olur.
Yola giden yorulmaz.
Yolundan giden yorulmaz.
Yolu yordamı, ormanı balta ile (Fatmana Dağdaş): Her işi usulüyle yap anlamında.
Yolu yordamıyla, ormanı baltayla (geçersin-bitirirsin).
Yorgandan gideceğine, urgandan gitsin ! Zarar cana gelmesin de mala gelsin! (Cincilerin Abdil’in kızı Safiye’den F. Dağdaş, 14.7.2000)!
Yöğrük at yemini artırır.
Yörük ne bilir bayramı, lak lak içer ayranı (F. Dağdaş, 1980).. Toplumla ilişkileri henüz yeterince olgunluk kazanmamış, gelişmekte olan kişilikleri ifadede kullanılır…
Yuvarlanan taş, yosun tutmaz.
Yuvayı dişi kuş yapar (F. Dağdaş): Ailenin düzenli olarak işlemesi kadının maharetine bağlıdır anlamında. Benzer anlamda bir fikir aşağıda verilmiştir: Bugün eğer sahip olabildiğim herhangi bir değer varsa onların hepsinde bir kadının izi bulunur. Hayatı kitaplardan ve kadınlardan öğrendim (Ahmed Altan, Pazar Sohbeti, 4.6.2000, Zaman, s. 5).
Yük altında ancak eşek (HAMAL)kalır.
Yüz, yüzden utanır (Enver Oymak, 10.4.1994, Acıpayam-Darıveren’li)!
Zemheriden sonra ekilen darıdan, kocasından sonra kalkan karıdan hayır gelmez.
Zemherinin hoşluğuna, Osmanlı’nın dostluğuna erilmez (F. Dağdaş, 5.1.2003)!
Zengin adam, elindeki kendine yeten adamdır.
Zengine varıp da pabuç çevireceğine, fakire var da dömen (dümen) çevir! (Yukarı Dodurgalı, Meryemlerin Meryem nineden (M. Kaplan) naklen, Aysel Sönmez, 25.05.2004): Fakirle evliliğin, ev idaresi açısından kadın yönünden olumlu yönü de olabileceğine vurgu yapılmaktadır.
Zengin arabasını dağdan aşırır, züğürt düz ovada yolunu şaşırır.
Zengin dağlar aşar, olmayan yolda şaşar.
Zengin kesesini, züğürt dizini döver.
Zengin helvasını baldan pişirir, züğürt derman için pekmez bulamaz.
Zengine bir kıvılcım, güzele bir sivilce yetermiş.
Zengine dokun geç, züğürtten sakın geç.
Zenginin basması ipekli görünür.
Zenginin gönlü olasıya, fakirin canı çıkar.
Zenginin horozu bile yumurtlar.
Zenginin kağnısı dağdan aşar, fakirin eşeği düz yolda şaşar.
Zenginin malı, fakirin ağzını yorar.
Zenginin malı, fakirin dölü kıymetli olur.
Zenginin malı, züğürdün çenesini yorar.
Zenginin ayıbı, fukaranın hastalığı meydana çıkmaz.
Zenginin horozu bile yumurtlar.
Zenginlikle sıcaktan zarar gelmez.
Ziyan olan koyunun kuyruğu yağlı olur.
Ziyan satılmaz (F. Dağdaş, Aralık 1980)! Olup bitmiş işin ardından konuşulmaz anlamında.
çok kötü ya gıcık kaptım 👿 👿 👿 👿 👿 👿 👿 👿 👿 👿 👿 👿 👿 👿 👿 👿 👿 👿 👿 :woho: :woho: