Yerel seçimler nihayet bitti, ancak tartışmaları hala sürüyor.

 Herkesin de katıldığı gibi seçimden çıkan sonuç kısaca şu; AKP Hükümeti güven tazeleyemedi ve % 8’lik önemli bir oranda oy kaybetti.

 Kaybeden belli de, kimler, hangi partiler kazandı?

Sponsor Bağlantılar

 Oy artış oranlarına göre sırasıyla; Saadet Partisi (SP), MHP, DTP ve CHP.

 AKP’nin azalan oylarını Batıda, SP, MHP ve CHP paylaştılar, Doğuda ise, başka parti olmadığı için tek başına DTP götürdü.

 AKP’nin oy kayıplarının sebepleri neler idi?

 Batıda; ekonomik kriz, işsizlik, yoksulluk, yolsuzluk-usulsüzlük, sert üslup, gerginlik politikaları vs idi.

 Buraya kadar hemen hemen herkes hemfikir.

 Doğu’daki oy kaybının sebepleri konusunda ise genellikle “Kürt Sorunu’ndaki açılımların ve çözümüne ilişkin yaklaşımların yetersizliği” hususu ön plana çıkartıldı/maya çalışıldı.

 Bunu DTP’liler dile getirdi, ancak bazı aklı evvel ve at gözlüklü kalemler de onlara uydu.

 Gelin şöyle bir rakamlara bakalım…

 Kürt vatandaşlarımızın yoğun olarak yaşadıkları bölge neresi; Doğu ve Güneydoğu.

 Bu bölgelerde kaç il var; 20.

 DTP kaçında var; Diyarbakır, Van, Hakkâri, Batman, Siirt, Şırnak, Tunceli ve Iğdır olmak üzere 8 ilde. Ki, Iğdır’ı bunun içine koyamayız aslında. Iğdır’da AKP-MHP kapışmasının arasından sıyrıldı DTP. Kaldı mı 7 il. Sonuç; 20’de 7!

 İşte, bardağın, gösterilmeye çalışılan dolu tarafı bu! Peki, ya boşu; 20’de 13!

 Rakamlar gerçek ama, maalesef dili yok.

 Devam edelim ve yaklaşık rakamlar üzerinden konuşalım…

 Toplam seçmen sayısı; 40 milyon.

 DTP’nin toplam oy sayısı; % 5,56’dan hesaplarsak 2 Milyon 200 bin.

 22 Temmuz’da ne almıştı DTP; 1 Milyon 800 bin. Aradaki fark; 400 bin. Bu 400 bin’in içinde, iki yıllık seçmen sayısındaki artış da var unutmadan, göz ardı etmeden.

 DTP, oylarını daha çok nerede arttırdı; Diyarbakır ve Hakkâri. Artış; Diyarbakır’da yaklaşık 120 bin, Hakkâri’de ise 25 bin. Yani, DTP’deki 400 bin oy artışının neredeyse yarısı Diyarbakır ve Hakkâri’den. Niye?

 Bunun sebebini tahmin eden var mı? Örneğin, “Diğer iller neyse de, Kürt sorunu’nun çözümünü ve PKK ile DTP’nin bu konuda muhatap alınmasını, daha çok bu iki şehir istiyor” olabilir mi sizce!!!

 Komik olunduğunun farkındayım.

 Bakın, Başbakan Erdoğan ne dedi Diyarbakır için; “Her ne şekil ve şartta olursa olsun, Diyarbakır’ı kesinlikle istiyorum”. Hakkâri’de yaptığı bir konuşmada da; “Beğenmeyen çeksin gitsin” dedi. Diyarbakır halkı, kendilerini “satın alınması gereken, ele geçirilmesi gereken”, özür dileyerek, “bir malmış”, Hakkari’li ise sanki “istenmeyenmiş ve kovuluyormuş” gibi hissetti kendisini ve doğal olarak tepki gösterdiler.

 Çünkü zaten DTP de; “Diyarbakır kalemiz, bizi düşüremezsiniz” ve “Kimi kimin toprağından kovuyorsun” diyerek propagandasını bu yönde kullandı ağırlıklı olarak. Dikkat ederseniz Hakkâri, bir ilke imza attı ve % 70’in üzerinde alınan bir oy yoğunluğu ile rekor kırdı Türkiye’de. Anlaşılan ve görülen o ki, Erdoğan’ın bu iki söylemi DTP’ye yaradı. Ayrıca, Ş.Urfa için sarf edilen “Ceket assak kazanırız” şeklindeki diğer bir sözün, nasıl bir tepki yaratarak, AKP oylarının büyük çoğunluğunun SP’ye kaydırması da bu etki-tepki savının ne denli anlamlı olduğunu gösteriyor.

 Rakamlar gerçek ama, anlamak ve görmek istemeyenler için rakamların dili yok maalesef…

 Bütün bunlara rağmen, PKK ve DTP tarafından, seçim sonuçları sonrasında; “Kürt sorunu’nun çözümünde, başta Apo olmak üzere, PKK ve DTP muhatap alınmalıdır. Anayasa değişikliği ile, Öcalan’ı da kapsayacak genel bir af çıkartılmalı ve cezaevleri boşaltılmalıdır. Kürt kimliği ve kültürü tanınmalı, buna resmiyet kazandırılmalıdır. Kürtlere demokratik özerklik verilmelidir. Ancak bu şartlarda PKK silah bırakır ve barış sağlanır. Kardeşlik, birlik, beraberlik, ancak bu şartlarda olur. Çözüm budur ve aksi çözümsüzlüktür” denilerek, bu yönde açıklamalarda bulunuldu, bilerek ve istenerek.

 Aslına bakılırsa, bütün bu söylemler, seçim öncesinde de uzunca bir süredir söyleniyordu, ama şimdi daha bir kuvvetle ve güvenle dillendirilmeye başlandı. Önümüzdeki süreçte giderek de artacak gibi de görünüyor. Niye artacak görünüyor?

 Çünkü; yazılı ve görsel ulusal basında da bu söylemler genellikle; “Artık Türkiye’de bir Kürt gerçeği var (Hadi ya, bravo). Kürt sorunu da DTP’siz çözülemeyecek gibi görünüyor. Bu sorun kökten çözülmek isteniyorsa ve bu da Öcalan’dan geçiyorsa, Öcalan bile muhatap alınabilir. Genel bir af çıkartılabilir. Demokratik açılıma ilişkin bazı haklar verilebilir. Başka da çare gözükmüyor” şeklinde ifade edilmeye başlandı, aynen PKK ve DTP’nin istediği gibi de ondan.

 Evet, gerçekten rakamların dili yok. Rakamların dili yok belki ama kesinlikle psikolojisi, sosyolojisi ve gerçeği var ve o da maalesef ki sadece; “ANLAYANA”.

 
Sabahattin Talu
sabahattintalu@gmail.com